danny boyle'un slumdog millionaire filmini o kadar sevip yerlere göklere sığdıramayan tiplerden değilim. bu filmini izlemeden önce de bu yüzden biraz ön yargılıydım. hani biraz küçümsedim sanırım, neyime güvendiysem artık!
kısıtlı bütçeli filmlerinin en iyilerinin arasında artık her daim yer alacağı kesin. danny boyle her ne kadar bir yarığın içinde küçük bir yerde sıkışıp kalmış karakter ile iç içe olsa da bizi kanyonun harika görüntülerinden de mahrum bırakmamış.
spoiler
yola çıkmadan önce musluktan akan suyun neden bu kadar süre ekranda kalmasını, filmin ortalarına doğru iyiden iyiye hissettiriyor film. bir damla suyun, tenimize değen güneşin sıcaklığını en iyi şekilde yansıtıyor.
insan en çok ölümü beklerken samimidir. ailesini çok sevmesine rağmen belli etmeyen aron tek başına bir kamera karşısında rahatlıkla dile getirebiliyor. yaşanmışlıkları belki de hiç önemli olamayacağı şeyler bir anda hayatını kurtarabilecek taslaklar halinde gözünün önüne geliyor.
james franco'nun üstün performansıyla beraber. umut, hüsran, hayal, fantezi, halüsinasyon, çaresizlik, çırpınış her şey bu yaklaşık bir buçuk saatlik dram-serüven filminin içinde.