hiçbir şeyi "normal" algılayamamak. buradaki mesele, hiçbir şeyin "normal" gelmemesi. yani elinize bakarsınız, duvara, küpeşteye, kitaba, kitabın sayfalarına, selülozu düşünürsünüz, ben bu klavyeye niye basıyorum? bu sesler niye çıkıyor klavyeden ve farklı tuşlardan niye farklı sesler çıkıyor? kimi tanıyorum, kimi biliyorum? kimi görüyorum, kimi seviyorum ve neden? neden karnım acıkıyor ve neden enerji harcıyorum? neden ölmek zorundayım, neden yaşıyorum?
delirmek,
deli olmaktan
farklıdır.
bunun ayırdına kim vardıracak peki sizi? ben mi? belki. peki bana güvenecek misiniz bu konuda? ben açıklamamı yaparken, sizin bu açıklamayı okuyacağınız ânı düşünüp sizin bu ân içerisinde beni kaale almaz bir halet-i ruhiyeye büründüğünüzü muhtemel görüyorsam neden bu açıklamayı yapayım? sırf, bir kişi için mi? o potansiyel bir kişi? beni anlayacak, beni samimi bulacak ve beni içselleştirecek bir kişi için mi? evet, bütün ömrümüzü hep bir kişi, o özel kişi için yaşıyoruz. ama delirmek, işte delirmek, sizi o özel kişiyi aramaktan vazgeçirtebilir. peki, özel kişiyi aradığımızın farkında olmayanlara ne demeli? allah onları ıslah etsin. kim? allah? pardon, ne dedim? allah. evet. yüce rabb.
deli olmak, artık önemsememektir.
delirmek, fazla önemsemektir.
ve delirmek, bir süreçtir.
delirmek, geri döndürülebilir bir süreçtir.
tabii tamamlanmadıysa. tamamlandıysa, artık çok mu geç? kapitalizmin kollarına atıldıysanız, bir fahişesiniz artık.
deliliğin özgürlüğüne de el koyulan bu çağda, insan delirmeye bile korkar oldu. ama delirirken korkmaz. deli olduktan sonra, o hapishaneler insanın kabûsu olur.