- gülnihal, çabuk bana sülüman'ımın koynuna giren aşifteyi bul.
- nerden bulucam ben onu hürrem yaa?
- bul dedim gülnihal! yoksa seni karşı sarayın çingenelerine veririm. onlar da senin kolunu bacağını kırıp seni sokakta dilendirirler. koca karılar sana büyüler yapar. içine cin kaçar valla.
hürrem, içindeki nihal ziyagil'i azad et artık. o da zamanında "yi beni behlül" diye kıvranıyordu ama sonu ne oldu? allah benzetmesin tabi. sen de azdın mıdır nedir, daha iki gün olmuş çocuk doğuralı, "ooyyhşş sultan sülüman bekler" moduna girdin tez zamanda.
"mahidevran olmam ben!". şimdi yanında olup sana cuccuukk hareketi yapmak istiyorum vallahi ve tallahi. her bölüm de böğürüp duruyorsun ama nasıl sağlam ses tellerin varsa artık brutal vokal kabiliyetin hala yerinde. iğrenç ağlama konusunda da yaprak dökümü necla'yla kapışırsın valla. sana puanım dohuz panpa. hürrem sultan ile beşinci boyut olayına da bayıldım açıkçası. ama saray ahalisi, lütfen artık almayın şu kadının çocuğunu elinden. hayır ota boka "bebeem nerde, çaldınız onu siz, şehzadem ner-de? (vurgulu hani)" diye inletiyor ortalığı, ifrit oluyorum.
sevgili iboş;
sayende işportacılar hatice sultan kelebeği geldi sloganıyla yurdum kızlarına kaktırabileceği kelebek broşlarıyla zengin olacak. bu kadar zevksiz olduğunu bilseydim sana iki bölüm aşk-ı memnu izletip firdevs bebişimin güzide takılarından kopye çekmeni sağlayabilirdim. ama gel gör ki senin kadar zevksiz olan hatice de o aldığın dandirik kelebeği pek beğenmiş, takmadan çıkmam ağbi diyor. tencere kapak diyor geçiyoruz. ama beni hüzünlere boğdun pargalı. olmadı böyle. ha, hatice'nin eteğinden çekip çıkardığı ne olduğunu tam olarak çözemediğim çiçeğimsi kumaş parçasının yanında seninki kaşıkçı elması kalıyor ama neyse. o konuya hiç girmiyorum.
hatice'ciğim, ne yere bakan yürek yakanmışsın sen de öyle. ergen müderris mehmet çelebi de sana yanıkmış meğer. valide sultan da hemen nerden bulduysa onu... vallahi bu kadının işlerine akıl sır ermiyor. büyüksün valide, ne diyeyim...
ama, saflığın timsali hatice, "iboşumu görcem ben, bana keman çalcak. beraber yıldız seçicez sonra" derdine yersen soğuğu, yersen karı böyle hasta olup yataklara düşersin işte. bir de işine yarayacak insanların yanında sayıklarsan çok sevineceğim. mahidevran duyacağına valide sultan duysaydı da "ah benim yavrum pargalı'ya yanıkmış" deseydi bari. kelleni uçuracak değil ya neden tırsıyorsun bu kadar anlamadım. annen seni evlendirmeye dünden razı zaten. bu kadar stres yaptığına değmeyecek akıllı ol biraz.
genel cerrah hekim kadın, ellerinden öpüyorum. jinekoloji, dermatoloji, dahiliye... ne ararsan var. kim yetiştirdiyse seni, helal olsun. bugünkü bölümde en fazla iş sana düştü, çok yoruldun. hekim kadın koş gülnihal'in suratına bir şeyler oluyor, hekim kadın koş hatice köh köh öksürüyor, hekim kadın koş şehzade mehmet* kusuyor (ne kadar ilginç)... zam iste hekim kadın.
valide sultan, hürrem'e kılsın falan ama, sana o pört gözlerini dikip, pelikan ağzını büzüp baktığında da dayanamıyorsun, ne istiyorsa he deyiveriyorsun. oluyor mu yani? net bi tavır takın rica ederim. ayrıca da merak ediyorum, osmanlı tokadını yeniçerilerle beraber mi çalıştın, yoksa allah vergisi yetenek mi? gelecek bölümde bir tane daha görmek istiyorum ben şahsen, tadına varamadım.
mustafa denen velet, vallahi dayanamıyorum sana. sayende şehzade mustafa nefreti taşıyan bir insan oldum çıktım. senin olduğun sahneleri izlemek dahi istemiyorum artık. dizi setini basıp seni içim soğuyana dövsem rahatlamam. dersten kaytarmak için ürettiğin bahaneler, şehzadeyim ben yeeaaa şımarıklıkların, abi-hala-amca gibi bilimum kelimeden bihaber olman... of bunaldım valla. bir de ezberci sisteme karşı çıktı bizim bıyıklı mustafa. yıldızları öğrenecekmiş. ay daral geldi :/
ottoman collection'ın kürk modellerini izlediniz. haftaya svarovski taşlı kolyeler, öbür hafta hint kumaşı kaplamalı kavuklar, olmadı hürrem yüzüğünün yapım aşamalarını izleyebilirsiniz.