ezel, her hafta hiç kaçırmadan izlediğim bir dizi. yakın çevrem bilir. ancak ezelin son bölümü tüm ülkücüleri çileden çıkaracak türdendi ve hepimize ezel değil müptezel dedirtti.
olay şöyle:
milliyetçi gençler vatanı savunduklarını, vatanın tehlikede olduğunu, teşkilatlarının ise vatanın teminatı olduğunu anlatıyorlar. ramiz dayı rolünü oynayan kabadayıdan silah istiyorlar.
dayı da dökülecek kanların hesabını veremem, kanlı davanıza destek olamam. diyerek ülkücüleri kovuyor. kendinin bir katil ve kan döken olduğuna vurgu yaparak, bir süre vatan, millet nutku atıyor. sarı kenan diye birisinden selam getirdiklerini söyleyen ülkücüleri dayı kendisini tehdit ettikleri gerekçesi ile dövüyor.
dizinin devamında ise ülkücüler dayının pavyonunu basıyor, sağa sola ateş ediyorlar. dayı da, cüneyt arkın edasıyla bir atıyor üç vuruyor, kendi de hafif yaralanıyor ancak dört ülkücüyü de şehit ediyor.
dizide ramiz dayı adlı kişinin sol gelenekten bir babayı canlandırdığı ortada. kızıl bir atkı ile geçtiğimiz günlerde bu vurgu sıkça yapılmıştı. hatta geçtiğimiz bölümlerde savcı katili yılmaz güneye atıfta bulunularak bir kadın sanatçının başına bardak koyup ateş etme sahnesi marifetmişçesine sergilenmişti.
banka soyguncusu, tecavüzcü, asker ve polis katili, insan kaçakçısı sol çok masum, kendini meşru müdafaa hakkını kullanan ülkücü gençlik ise katil.
solun geleneğinde her zaman kendi pisliğini karşı tarafa atmak vardır. ancak adama sorarlar bulgaristan üzerinden gelen rus silahlarını ya da ölen binlerce ülkü fidanını.
ertuğrul dursun önkuzuyu, süleyman özmeni, ruhi kılıçkıranı, yusuf imamoğlunu ve diğerlerini.
hatırlarsınız hani meşhur bir çağrı filmi vardı. orada iman ve küfür savaşı sonrası müslüman taraf diyordu ki: bizim ölenlerimiz cennete gitti, sizinkilerse cehenneme.