her şey 1986 senesinin temmuz ayında başladı. günübirlik ptt kampına gitmiştik. orada ilk defa hiç tanımadığım bir kızla saklambaç oynamıştım. henüz 6 yaşında olmama rağmen içim kıpır kıpır olmuştu. o güzel gözleri hiç aklımdan çıkmamıştı. o edalı ve işveli tavrı beni yakmış ve adeta kor alev gibi kalbime düşmüştü. türk sanat musikisi eşliğinde onu düşünüyordum buğulu gözlerimle. ne adını biliyordum ne de nerede yaşadığını. evet 6 yaşındaydım ve aşık olmuştum. olamaz mıydı olabilirdi. bir daha görebilecek miydim onu dahi bilmiyordum. olmazsa seneye yalvarırım babama, bir daha gideriz kampa diye düşündüm. yine yazı bekleriz dedim.
ağustos ayında babamın tayini çıktı ve başka bir ile taşındık. okula yeni başlayacaktım. ilkokulun tebeşir lekeli olduğunu ve silgi koktuğunu o yıllarda anlayacaktım ama bunun konumuzla bir ilgisi yok. örtmenim bir hafta sonunda herkesin kaynaşabilmesi amacıyla sıralarımızın yerlerini değiştirdi. yumurta kokan arkadaşlarımla paylaştığım kahverengi sıramdan beni kaldırarak çiçek kokan pespembe bir sıraya oturttu. evet iki kızla yanyana oturacaktım. fakat... fakat o da neydi? ben bu kızlardan birini tanıyordum sanki. gözlerini kısarak bana baktı. pis pis sırıtıyordu. evet bu oydu. kampta saklambaç oynadığım kızdı. kalbim duracak gibiydi. nefes nefese kalmıştım. iyi misin diye sordu. iyiyim bir şeyim yok, nasıl bir karar alırsan al ben seni anlarım dedim. ne diyorsun diye sordu. bilmem çağrıştı dedim.
okuldan sonra babamın iş yerine gidiyordum. bir de baktım ne göreyim havar allahım. yanımda süzülüyor adeta bir kuğu gibi. babasının iş yerine gidiyormuş o da. evet evet, babalarımız aynı yerde çalışıyorlarmış. bu kadar tesadüf olabilir mi dedi. sen bunca zaman nerelerdeydin dedim. yolumuza devam ettik.
4. sınıftayken bizim yeniden tayinimiz çıktı. yıllarca görmedim onu. aradan 10 yıl geçti. hep merak etmiştim, nerdedir ne yapıyordur diye. kör şeytana lanet dedim bulunduğu şehrin bilinmeyen numaralar servisinden telefon numarasını aldım ve aradım. tam da bavulunu hazırladığını, evden çıkmak üzere olduğunu, tahsil hayatını devam ettirmek üzere ankara'ya gideceğini söyledi. daha sonra internet üzerinden olsun, telefonla ve kısa mesajla olsun ağır bir dozda yazdım.
akabinde ankara'da buluştuk. rüya gibi bir gün geçirdik. fakat küçük bir sorun vardı. geçen yıllar ikimizi de çirkinleştirmişti. ne o belçim bilgin erdoğan kadar güzelleşmişti ne de ben mehmet günsür kadar yakışıklı olmuştum. üstüne üstlük kalp yetmezliği sorunum da yoktu. ha bir de sürekli küfreden erkek gibi kızlardan biri haline gelmişti. sanırım bu nedenlerle tesadüfler aşkı sevmedi ve bir daha hiç görüşmedik.