-nasılsın?
-ne demek istedin şimdi?
-yani nasılsın, kendini nasıl hissediyorsun, bizi getirip bıraktıkları bu garip dünya nın içinde herkes harala hürele bir şeyler yaşarken, sen neler yaşıyorsun, yaşadıklarını nasıl tarifliyorsun kendi iç sesinle kendine?
yani ne hissediyorsun? hüznün, kederin, sevincin, utancın ne alemlerdeler? beni dinlerken neden gözlerini kısıyorsun? duvarlar örmekteki marifetini iyi sergilemişsin, sözümüz yok, ama hani, o duvarların arkasında bizden gizli neler yapıyorsun? sadece senin başına geldiğini sandığın şeyleri yaşarken, aslında o şeyleri benim, bizim, hepimizin de yaşadığını sana hatırlatarak tekrar soruyorum, nasılsın?
dilinin ucuna gelip de " anlamaz ki " diyerek geri çevirdiğin o kelimeler var ya; hani şu kısık gözlerinin ardındaki parlak yansımada sanki böyle belli belirsiz görünüp kayboluyorlar, işte onları ben belki de sana biraz daha yaklaşırsam görebileceğim, hepsini okuyabileceğim belki ama anlasana;
benim senin kelimelerini okumak gibi bir derdim yok ki; ben bütün onları senin dilinden dinlemek istiyorum...
n'olur sadece " iyiyim sen?" diyerek geçiştirdiğimiz milyonlarca " nasılsın" dan birisine çevirme bu seferkini. ben kendi ruhumdan senin ruhuna giden, sadece ikimizin görebileceği bir köprünün başındayken soruyorum sana bunu.
n'olur bir kaç adım da sen gel, bıktım artık seni anlamak için, gözlem yaparak, senin adına konuşup düşünerek, "evet şu anda bunu hissediyor olmalı" diye varsayımlar üretmekten..
n'olur " iyiyim sen " deme bu sefer, geçiştirme, gerçekten ne hissettiğini merak ediyorum, çünkü seni; önemsiyorum...