sorulan sorulara ve verilen cevaplara bakılınca görülüyor ki; bu konuda sanırım en büyük eksiklik aleviliğin sözlü bir gelenekten gelmiş olmasıdır. eğer yazılı bir kaynaktan aktarılmış olsaydı, bu kadar farklı düşünce ve davranış biçimi oluşmaz, kafa karışıklığı yaratmazdı. alevilerin özgürlüğünden tarafımdır her zaman. ne kadar farklılık olsa bile bir sünni olarak, hangi alevi kendini nasıl tarif ediyorsa onu o şekilde kabul eder, saygı duyarım. ancak aleviler bir karar vermeliler ve ortak bir dil oluşturup, aleviliğin ne olduğunu açıkça anlatmalı ve üzerinde ittifak edilen bir tanım yapmalıdırlar. bu tanımın yapılmaması hem onların yanlış anlaşılmalarına neden oluyor, hem de kendilerini de zaman zaman zor durumda bırakabiliyor. daha ismi hakkında bile çeşitli iddialar var. mesela; bazı aleviler "alevi" adının hz ali'den geldiğini söylemekte, bazı aleviler ise, aleviliğin islam'la hiç bir ilgisi olmadığını, "alevi" ile kast edilenin "ışık" yani aydınlık ya da karanlıkta aydınlatan ışık anlamlarına geldiğini belirtmektedirler. bu ikinci kısıma giren aleviler ayrıca, "hak" olarak kast edilenin, islam inancındaki "allah" değil, insanların özüdür derler. her insanın içindeki gizli ya da açık iyi'ye inanırlar ve insanlara da öyle yaklaşırlar. sanırım "bizim kıblemiz insandır" demeleri bu inanıştan kaynaklanmaktadır.
bazı aleviler bunu bir kültür, bazıları mezhep, bazıları ise din olarak görmekle birlikte, aleviliğin bir düşünce ve görüş olduğunu, bir yaşama biçimi olduğunu söyleyenler de vardır.
yani, görüldüğü gibi çok çeşitli düşünce ve görüş mevcut. bunların arasından hangisi gerçek alevilik hangisi değil, bunun aydınlanması günümüzde zor ise de imkansız değildir diye düşünüyorum. bunu yapacak olan da, buna müsait bir zemin hazırlaması gereken devlet ve uygulayacak olanlar da alevi vatandaşlarımızdır.
umarım alevi arkadaşları kırmadan ve onları incitecek bir kelime kullanmadan demek istediklerimi anlatabilmişimdir.