Bunlar sana son sözlerim sevgili, gidiyorum. içimde birikmiş kırgınlıklarımla, sana olan aşkımı cebime koydum, artık gidiyorum.
Elimden gelen her şeyi yapsam da, bu sevdayı yürütemedim. Seni ya da kendimi suçlamak niyetinde değilim. Türk filmlerindeki gibi, ayrı dünyaların insanlarıyız sanırım. Eskiden güldüğüm o filmlerin ne kadar gerçek olduğunu şimdi anlıyorum.
O kadar canım acıyor ki şu anda, kelimler duygularımı anlatmak için yetersiz kalıyor. Bu ilişkinin yavaş yavaş tükenişine şahit olurken, elimden hiçbir şey gelmemesi, beni kahretti. Ölecek bir hastanın başında beklersin ama çaresizsindir ya, işte bu süreç aynı öyle hissettim. Çaresizlik ne zormuş!
Aslında öyle bomboş oturmadım. Çözüm yolları da aradım. Elimden gelen gelmeyen ne varsa yaptım. Sana hep güzellikle anlatmaya çalıştım. Neden uzaklaştığını sordum. Bir sorunumuz varsa, söyle birlikte çözelim diye neredeyse yalvardım. Tüm sorularım cevapsız kaldı. Senden gelen tek yanıt ise "sorun yok" oldu.
Yüzüme karşı hiç söylemedin ama belki de gönlün başka birine kaymıştır. Beni bırakıp gitmeye de belki vicdanın el vermemiştir. Ama şunu bilmeliydin ki, aynı evin içinde yokmuş gibi davranmak, bir ayrılıktan daha çok sızlatır ve onurunu kırar insanın.
Dün gece gözlerine baktım. Eskisi gibi aşk dolu bakışların kırıntısını aradım, bulamadım. Aşkımı ayakta tutabilmek için ne kadar mücadele ettiysem de, kazanamadığımı anladım. O yüzden, eşyalarımı topladım, gidiyorum.
Gönle söz geçmez, bilirim. Zannediyorum sen de yüreğine laf geçiremedin, başka birine kaydı için. Bunun için seni nasıl suçlayabilirim ki? Kim benden daha iyi anlayabilir sevgiyi? Kırıldığım şey şu, ben senin yalnızca sevgilin değil, ailen, hayat arkadaşın ve en önemlisi dostunum. Bunu gelip bana açık yüreklilikle anlatsaydın, kendine bu kadar işkence çektirmene izin vermezdim. insan sevdiğinin acı çekmesine nasıl göz yumar?