sözlük, bazı rüyalar olur hani bilir misin? sanki daha önce görmüşsündür o rüyayı? ya da sadece bende böyle oluyor bilmiyorum. neyse işte, rüyamda kendimi sürekli new york city metrosunda buluyorum. bir new yorker gibi söylersem, subway'de yani. metroya hiç binmiyorum ama. metrolar gelip geçiyor, herkes biniyor metrolara, ve acayip bir kalabalık var. her milletten, her türden, her türlü insanlar geçiyor gözümün önünden. onlar metroya biniyor ama ben bir türlü binmiyorum. onları, o kalabalığı ve kargaşayı ama o kargaşanın içindeki düzeni seyrediyorum. çok hoşuma gidiyor bu. ve metrolar gelip geçerken, where is my mind şarkısındaki gibi bir uğultu geliyor kulağıma sürekli. işte o sıra çok mutlu oluyorum sözlük. ve nedenini anlayamadığım bir şekilde, 90'ların ve new york city'sindeyim. galiba ben new york'u çok özledim. manhattan'ı özledim. zencilerin metronun içindeki aptal konuşmalarını özledim, metroda giderken çevremde gördüğüm businessman'lerin nasıl bu kadar meşgul olduğunu anlamaya çalışmayı özledim, gaylerin nasıl bu kadar iyi giyindiklerini çözmeyi özledim, sabahları sürekli esneyen o mutsuz kalabalığı görmeyi özledim. seni özledim new york.
edit: çok gaza geldim. bu şehirden bahsedince sürekli böyle oluyorum zaten. içinde geçirdiğim bir yıl bana 1 ay gibi geldi. o kadar çabuk bitti ki seninle olan maceram new york. seni inanılmaz derecede çok özledim. biraz daha sayıyim: sokaklarda aptal aptal sırıtan turistleri küçümseyen havalı mı havalı, cool mu cool new yorker'ları özledim. ama gerçek new yorker'ları yani. zaten giyiminden, yürüyüşünden falan hemen anlaşılıyor. ah o endamları yok mu.. hayatın anlamını bulmuşçasına hızlı adımlarla caddede yürümeler, trendy olmalar, sürekli telefonla konuşmalar ve de olmazsa olmazı, sürekli mutsuz, bunalmış, bıkmış, sürekli bir yerleri taciz ediliyormuşçasına asık suratlı o yüzler.. ve tabii ki cânım new york'un iğrenç fakat şehrin her yerine ulaşan metrosu. tanrım, bu kadar iğrenç bir metro olabilir mi diyordum kendi kendime. neyse, bunun dışında senin reklam tabelalarını da özledim new york. geceleri ışıl ışıl olan o manhattan gökdelenlerini özledim. öğleyin her yerden yayılan o iğrenç new york kokusunu özledim. hiçbir zaman dinmeyen o uğultuyu özledim. dünyada başka hiçbir yerde böyle bir uğultu olduğunu sanmıyorum. hiç dinmeyen siren sesleri, arabaların kornaları, milletin birbirine bağırması.. o hiç dinmeyen kargaşanı özledim new york. ama en çok da, ilk başta dediğim gibi, o kargaşanın içindeki garip, sana has olan o düzeni özledim. umarım bu yaz tekrar kavuşacağım sana new york. yine hava karardığında times square'dan geçerken aptal aptal o görkemli reklam tabelalarını izleyeceğim. nick rockefeller'ın tepesinde oturduğunu sandığım rockefeller center'a bakacağım yine. rockefeller center'ın girişindeki "zeus" kabartmasının elinin yukarıyı neden gösterdiğini anlamaya çalışıp, kendimce komplo teorileri üreteceğim new york. nasıl unuturum, bir de yahudilerin o yavaş yavaş, kibirli yürüyüşlerini izleyeceğim. mc donalds'da yemek yiyen zencileri küçümseyenlerle tartışmayı özleyeceğim, gerçi harbiden kim mc donalds'da yemek yer ki new york'da? hatırladıkça sabırsızlanıyorum lan new york. tekrar söylüyorum, seni çok özledim aşkım new york.