artık mantıklı düşünebiliyorum. ve duygularım falan da yok. tamam tamam, var. ama sadece hayvani düzeyde.
ve mantığım şöyle fısıldıyor kulağıma: "sen ondan çok şey öğrendin. hayat görüşüne, kişiliğine ve hatta -eğer varsa- yazma yeteneğine bu denli etki etti. sen daha önce sığ olan sularını derin görünsün diye bulandırırken onun çok daha derin olan suları esir aldı seni. üstelik berraktı onun suları, hem de o gülümsediğinde dudakları yerine bakıp çakılı kalmayı tercih ettiğin gözlerinden bile daha berrak.
ama artık öğrenmek bitti, hem onun sularına girmeye çok daha ihtiyacı olan ya da bunu hak eden insanlar var artık. ve artık birbirinize ihtiyacınız yok. aslına bakarsan onun sana hiçbir zaman ihtiyacı yoktu. sen onun deyimi ile "koku bırakan ama iz bırakmayan biri" olarak vardın onun için. ve şimdi o da senin için aynı şeyleri ifade ediyor. o zehiri içinden atmak için panzehir olarak bir çok insanı kullandın. diğerleriyle öpüşürken ve ya sevişirken hep onu hayal ettin. ama geçti. hem hayatta bazen işe yarar her şey ahlaklı olmak zorunda değildir. değil mi?"
ve susuyor olmayan duygularım, eskiden olsa fısıldayan mantığıma inat bağıra çağıra seni savunacak olan duygularım susuyor.
mesela, uyuyakaldığım için kaçırdığım matematik finalim senden daha fazla pişman hissettiriyor beni. ya da bir saat sonra gireceğim ve hakkında en ufak bir fikre bile sahip olmadığım statik diye bir ders daha çok heyecanlandırıyor beni senden.
biliyorum, söylemiştin daha doğrusu, bugün yola çıkıyorsun. ama bu kez -belki de hala tek sevdiğin yanım olan- yol arkadaşlığımla yanında olmayacağım.