yalnız bugün için yapılmaması gereken tespittir. dünden bugüne değişen hiçbir şey olmamıştır.
dün dediğim 90'lar. savcılar önüne geleni tutuklarlardı o zaman da. bir dergiyi okumak bile suç sebebi sayılır, abone listesi sırayla tutuklanıp hapse atılırdı. bunlar birkaç ay veya birkaç sene yattıktan sonra çoğu beraat ederdi.
polis bir evi bast mı, ne bulursa alırdı. en alakasız kitapları bile alırdı. bilgisayara ve tüm evraklara el koyardı. yıllar sonra adam bunları takip ederse, eksik bir şekilde mahkemeden geri alabilirdi. eksiklerin nereye gittiğini kimse bilmezdi.
bugün biraz daha iyileşmiş olmakla birlikte, durum aynı. mahkeme alakalı alakasız herkesi tutukluyor. koca koca paşalar, emekliler, muvazzaflar, gazeteciler, hukuçular, alayı içerde.
"ergenekon uydurmadır" diyenlerden değilim. hatta balyoz planının da yüzde yüz doğruluğuna inanıyorum. ama bu tutuklananlardan kaç tanesi tutuklanmayı hak eden adamlar derseniz, işte orada dur.
biri alakalı, dokuzu alakasız. emin olun böyle. birisine selam versen, sadece tanıyor olsan, bu bile tutuklanma sebebi. mahkemeler, fransız ihtilal mahkemesi gibi çalışıyor. gak dedin içeri, guk dedin silivri.
ben söyleyeyim: bu iş genişledikçe boku çıkar. bundan hukuki bir sonuç çıkmaz, ama siyasi pek çok sonuç çıkar. en önemlisi de akp bu işin altında kalır. bu kadar çok kişinin alakalandırıldığı bir olay, alakalandıranın başına patlar.
hasan gerçeker doğru söylüyor: tepeden tırnağa hukuk reformu şart. çünkü suçluları değil, kimin kime selam verdiğini koğuşturuyor bu yargı! telefon dinleme üzerine kuruluyor bütün sistem.
bu işin altından kalkacak bir irade yok türkiye'de. fatura ağır olur.