çocukluğumuzda radyodan yükselen, bugün bayram erken kalkın çocuklar sözleriyle uyandığımız, işte, o zaman geldiğine inandığımız gündü bayram. yeni alınan fiyonklu, kırmızı ayakkabıları, kat kat etekli elbiseyi ilk defa giyecek olmanın heyecanını taşırdı küçücük kalbim. ne kadar büyük bir aile olduğumuzu anladığım zamanlardı o zamanlar. kareli mendilin içine yerleştirilmiş bayram harçlığının, diğer günlerde aldığımız harçlıklardan ayrı yeri vardı, mutluyduk, beraberdik.
büyüdük. hayatın karmaşasına karışmıştık bir kere. ne o eski bayramların tadı vardı ne de fiyonklu kırmızı ayakkabılar. bayram ziyaretleri, yüzlerini yılda 2 kere gördüğümüz kişiler tarafından, okul nasıl gidiyor? iş bulabildin mi? şeklinde sorularla sıkıcı hale geldi. artık harçlıkta yoktu, kareli mendilde, yediğimiz tatlıların tadıda. güzel olan tek şey yine büyük bir aile olduğumuzu hatta aileye yeni katılanlarla daha da büyüdüğümüzü görmekti.
yarın bayram. 23 yıldır her bayram sabahı yatağının yanına sessizce süzülüp, türlü yaramazlıklarla uyandırdığım, evde ilk kutladığım kişiden ayrı geçireceğim, ilk olan ve son olmasını yürekten istediğim gün. az önce konuşurken. "yarın aramam zor olabilir. zaten sabahtan nöbetim var. iyi bayramlar ve yeni yılınız kutlu olsun" dediğinde eksikliğinin ne kadar acı olduğunu, çocukken güzel gelen, heyecan veren, bayram kelimesinin şimdi ne kadar sönük kaldığını, o büyük ailenin küçücük kaldığını anladım.