albümü defalarca dinledikten sonra artık yorum yapacak kıvama geldi kafam sanıyorum. tek tek şarkılar üzerinden gidersek:
01 - let england shake - albümün açılış şarkısı. albümde gerçekten bir kilisede söylendiğini en çok hissettiğim şarkı. şarkı boyunca süren ritm değişiklikleri ve nakarattaki nefesliler basit ve güzel. pj harvey'in kilisede yankılanan sesiyle akıp gidiyor, hipnotize ediyor. pj şarkıda direkt lafını söylüyor: "England's dancing days are done."
02 - the last living rose - PJ harvey'in gitar ve saksafon çaldığı kısacık bir ingiltere şarkısı. güzel, leziz, tadı damakta kalıyor vallahi ama çabuk bitiyor işte.
03 - the glorious land - Bana göre albümde açılış şarkısı olması gereken şarkıymış. şarkının girişindeki vurmalı çalgılar ve savaş trompeti sample'ı bir savaş albümü dinlediğimizden emin olmamızı sağlıyor. bu şarkının girişi bana radiohead'in there there şarkısını dinlerkenki hislerimi hatırlattı. vurmalı çalgılarla girişin bir şarkıya ne kadar etkileyici bir hava kattığını bir kez daha ispat ediyor. şarkı albüm boyunca bariz etkisi olan irlanda ezgilerinin güzel bir örneği. finali süper.
04 - the words that maketh murder - şarkının pj'in autoharpla yaptığı müthiş güzel melodik bir girişi var. aynı melodi şarkı boyunca sürüyor ve akıldan çıkmıyor. folklorik bir hava da var şarkıda. savaşta insanların çektiği fiziksel acıları tanık olunan korkunç görüntüleri açıkça vuruyor insanın yüzüne, bir film karesi izler gibi görüyorsunuz her şeyi. bu kadar acıdan sonra şarkı "eğer problemimi birleşmiş miletlere götürürsem.." diye bitiyor. birleşmiş milletlerin bu yaşanılan ve hala yaşanmakta olan acılara hiç bir çözüm bulamadığını da ironik bir şekilde anlatmış oluyor pj. harika bir şarkı, albümün kesinlikle en iyilerinden biri. patty smith bile bayılmış şarkıya e artık bunun üstüne bize başka laf düşmez. şimdiden bir klasik diyebiliriz.
05 - all and everyone - çok çok hüzünlü bir şarkı. aynı zamanda albümün en uzun şarkısı. duyguları insanın boğazına düğümleyen bir şarkı. savaştasınız, ölümle yüzyüzesiniz, ölüm başucunuzda ve ondan kaçış yok: "ölüm herkese gözünü dikmiş bakıyor". autoharp ve gitarın gerilimli bir tonda size ölümü hissettirdiği, nakaratında ise bu gerilimin kaybolduğu melodinin yön değiştirdiği bir pj harvey mucizesi. bana göre albümün en iyisi.
06 - on battleship hill - yine savaş meydanındayız. irlanda ezgileri ve vokali. pj böyle bir vokal tarzını ilk kez deniyor bildiğim kadarıyla. olmuş, çok güzel olmuş.
07 - england - ben bu şarkıya ne desem ne söylesem..şarkı ingiltere için yazılmış tamam, fakat geri planda bir kanun sesi ve yanık bir vokal.. üzerine pj harvey'in hafif folk müziği edasıyla icra ettiği vokali, nakaratında yükselen duyguyla ingiltere için yazılmış bir şarkının sanki kendi ülkeme duyduğum hisleri anlattığını hissettiğim bir şarkı. birisi bana böyle bir şey olacağını söylese heralde dalga geçerdim. pj bunu nasıl başarmış bilmiyorum. belki geri plandaki bu kanun sesi, o yanık vokal.. pj kendi memleketine ağıt yakmış ama sanki diyor dünyanın öbür ucunda da olsan ülkene hissettiğin duygular benimkilerle aynı, hiç bir farkımız yok diyor. bu evrenselliği vurgulamak için de geri plandaki bu kanun sesini eklediğini düşünüyorum pj'in. of amma yazdım ama yetmiyor kelimeler.
08 - in the dark places - en güzel kısmı finali olan güzel bir şarkı. bu şarkı bana terörde kaybettiğimiz gencecik insanlarımızı hatırlatıyor.
09 - hanging in the wire - adeta white chalk albümünden kopup gelmiş ve bu albümde kendine yer edinmiş şarkı. şarkıda piyano melodisi ve şarkının havası direkt white chalk dinliyormuşum gibi hissettirdi bana. çok naif bir vokalle söylenmiş pj neredeyse fısıldayarak söyleyecek.
10 - written on the forehead - dansözlere fırlatılan dinarlar, kaldırımdaki valizler, savaşın bıraktığı izler, geri planda reggae, synthesiser ve org sesi. nedir bu nasıl bir şeydir, pek sevdim ben bunu.
11 - the colour of the earth - avustralyalı bir müzisyen olan ve albümdeki müzisyenlerden biri olan mick harvey'in vokaliyle giriş yaptığı anzak şarkısı. Pj çanakkale savaşı için yazmış. hem bir çocuk şarkısı hem de bir marş havası var. şarkının sonunda vokaller yükseliyor:"eğer o gün bana biri toprağın rengini sorsaydı derdim toprak kahverengi kırmızı, kan rengindeydi derdim".. işte böyle bitiyor albüm. savaşta olanlar oluyor, bitenler bitiyor. toprak kan renginde kalıyor.
pj harvey ben sana ne diyeyim. sen bunca saçma müzik, klip varken, şişirilmiş starlar cirit atarken, kalk savaş üzerine böylesine özgür, böylesine yaratıcı sanatsal bir müzik albümü yap. olacak iş mi pj. bu zamanda bunu kim yapıyor?
sen ne müthiş insansın pj.
bu albümden sonra kesin olarak söyleyebilirim,
elizabeth ingiltere kraliçesi olabilir ama benim için pj harvey de müziğin kraliçesidir.