dünyadaki en gerçek hali hep ölüm olarak görmüşümdür.
bu yüzdendir belkide artık samimiyetini kaybetmeye yüz tutmuş düğünlerden kaçışım.. düğün alanı hep sahte kahkahaların atıldığı kirli bir sahne gibi gelmiştir bana. tamamen sahte, halbuki analı kızlı ne çok ağlanmıştı kınada..
nedeni belkide bunca abartılmış şatafatında gizlidir..
dünyanın belkide güzel eylemini gereksiz şatafat, cümbüş ve gürültü eşliğinde, çirkinleştirmek! işte bunu çekemiyorum..
ne zaman düğün ve cenaze aynı zamana denk düşse, tercihim hep ölümden yana olmuştur..
kanbağım olan düğüne, uzaktan dostum olan ölümü tercih ettim hep..
yalanın gerçeğe düştüğü, bu anlar..
dünyanın az rastlanan gerçeklikleridir bence.. kimse yakıştıramaz kendine iki metre toprak aldında, parasız pulsuz ve soğuk ve karanlık ve bir başına kalışı.. belkide bu gerçeği hatırlamamak/çabuk unutmak için ölüm peşine helvayla tatlanır damaklar..
gerçekliğin hakiki çaresizliğe döndüğü nokta işte tam burası, ölüm..
bu noktadan sonrası için en sevdiğin, sevdiceğin, sevgilin, canın, cananın.. kimse o en'in.. üstüne atacağın bir avuç topraktan ve okuyacağın iki satır duadan başka bir şey gelmez elinden..