kim ne demişse demiş de, benim için asıl mevzu kendine "adam" diyen bir erkeğin böyle bir reklamda nasıl oynadığı.
onların yerine kendimi koyuyorum, tamam lan vüducum öyle şaşalı değil ama kilo fazlam yok, şöyle 2-3 ay vücut çalışsam, ilaç falan bassalar onlarınki gibi fizeğe sahip olsam ve para karşılığında bu erkeksiliği göstermek için bana para ödeseler diye geçiriyorum içimden. bir an için şu sade beynimle düşünüyorum, tabi ki soyut durumun somut tahlili yapılamaz, çevre değişince bilinç de ister istemez değişir elbette ama emin olduğum bir şey var, vücudunu para karşılığında sergilemek, onu bir meta olarak pazara sunmak insanlık onurunun düşeceği en derin çukurdur.
burda bir üretim yok, burda bir emek yok. sadece ilkel benliğe hitap eden, modern zamanda vuku bulan ancak homo erectusun zihinsel fonksiyonu seviyesinde işlenmiş bir çalışma var. "seksi erkekler kadınların ağzının suyunu akıtır, seksi erkekleri çıkaralım saza söze gerek yok, senaryoyu kurguyu da salla gitsin, mesaj mı o da ne, sanatsallığın amına koyim, oyunculuk olmasa da olur, sadece kas olsun seksi ve kaslar" düşüncesiyle hareket etmiş reklamı yapanlar. reklamcılık sektörünün başından sonuna sahtekarlık üzerine kurulu olduğunu olduğunu düşünen bir insan olmama rağmen bu reklam benim o sıradan reklamlara şükür etmemi sağladı. insaniyetten her geçen gün daha da uzaklaşma iyi bir yol değil.
insanlar arasında, bu dejenerasyondan ziyade, kadınlar ve erkekler farketmeksizin, yok "adamlar çok seksi", yok "bi boka benzemiyolar" tarzı içerik olarak değil de biçimsel yorumlar ön plana çıkıyorsa bu farkındasızlık, ahlaki yozlaşmanın vardığı en uç noktalardan biridir. bir toplum, "ayağımızda neden çamur var" demek yerine çamurun renginin güzel olup olmadığını tartışıyorsa orda çok çok büyük sorunlar var demektir.