çocuk kalışım; hep yarım kalışım, bir adım öteye dahi gidemeyişimden.. tam koşup yakalayacakken.. tam işte buldum! tam ellerimin arasında derken ya da çoğu kez ellerimde sanırken bir de bakmışım ki yok.. hep yarım bırakılmışlık.. sonuna kadar gidilememişlik ve derin yaralarmış beni çocuk bırakan..
öyle bir şey ki.. hep yarımsın işte.. yarım kalmışsın! bütün yok! hayatın, aşkların, hayallerin, uykuların ve umutların hep bölük pörçük .. hiçbiri tamamına ermemiş.. hiçbiri yerine oturmamış! yarım kalıp yara almışım.. yara benimle birlikte büyümüş! ne acısı dinmiş ne de kabuk bağlamış.. hep kanamış.. her o yara sızladığında büyümekten korkmuş ruhum! bedenim büyüyor olsa da! korkmuş işte ya büyüdükçe daha da büyür canım acır diye..
anlamsız korkuymuş, gereksiz hislermiş hep söylenir kimin umrunda! canım yanıyor işte.. sebepsiz yere ruhum ağlıyor.. çünkü hep yarım! hep çocuk kaldım.. oyuncağı elinden alınmış çocuk misaliyim, yaram kanadıkça da böyle kalacağım.. belki de asla ayakları üstünde duran o güçlü kadın olamayacağım.. ne kadar zorlarsam zorlayayım durmuyor.. dedim ya yarım kaldım diye.. beni tamamlayacak acılar katıyorum kendime sadece.. ya da acılarımla olgunlaştığımı sanıp iyice çocuklaşıyorum..
vazgeçemiyorum gri sabahlara uyandığım sabahlarda aldığım o masumiyet tadından.. süt ile kurabiye kokusundan.. bitmek bilmeyen, baştan kurduğum ve istediğim gibi giden oyunlarımdan.. umarsızca attığım çığlıklar ve korkmadan yapıp annemden saklamaya çalıştığım yaramazlıklarımdan.. arkamda bırakmaya bile kıyamıyorum..
bırakmak mı? asla! oyunlarım daha bitmedi.. gerçeklerden oyuncaklarım var üstlerini pastel boya ile boyadığım.. görmek istemediğm yerlerini kapadığım.. oyunlarım var daha bitirmediğim.. ben istemeden, yaralarım dinmeden, son verip büyümeyeceğim.!. bu inadım, bu korkaklığımdan belki de çocuk kalışım..