yok lan, valla ben değilim. para verseler ekşici bir hatunla sevişmem olum. hıh.
bizim ulu'nun kızları onlara on basar, henüz bir uludağ sözlük kızı görmemiş olmama rağmen bunu söyleyebiliyorum. yani düşün artık, ne kadar yağcı, mesaj kaygısı güden, belki bir okuyan olur da, bir sevişme imkanı doğar, ah canım kıyamam deyip bir veren olur beklentisi içinde olan bir barzo olduğumu. (cümleyi bilerek karıştırdım ki bu kısım anlaşılmasın)
nickini verip götünü kaldırmak istemiyorum bu şahsın. 2. nesil bir uludağ sözlük yazarıdır kendisi.
bu herifle mazimize girersek çıkamayız, onun içün hemencecik olaya geçiyorum müsadenizle...
ekşi sözlük'ün 12. yıl kutlamaları, yer harbiye hilton. ben bu entryi girerken de zirve devam ediyor, hatta daha yeni başladı diyebiliriz. olay taze yani.
dünyanın en hızlı hatun kaldıran adamı, üstelik uludağ yazarı olarak, ekşi zirvesi'nden.. ve üstelik zirve daha başlamamışken... resmen kombo yaptı hayvan. saygıyla eğiliy... yok, bu adama eğilmek olmaz (mazallah..) ayakta alkışlıyorum.
hele ankara'dan çıkıp geldiğine göre, bir bildiği varmış amk.
haftalar öncesinden kafamın etini yemeye başladıydı bu. 'hacı gidiyok demi zirveye, bak ayarladım ben her şeyi ha, kesin gidiyok demi?' ben de mecburen he gidiyok gidiyok dedim, ne diyeyim...
açıkçası ekşi'den pek hazzetmem. ama ne yalan söyleyeyim, ortamı da çok merak ettim lan. kızlar teklif ediyormuş olum, böyle sabaha karşı herkes götü başı dağıtıyormuş, sonra alan götürüyomuş bir tane. böyle camekanlar varmış, kızlar orda kendilerini elliyolarmış, bacaklarını ayırıp gelsene gelsene falan diyolarmış. sonra bir de, cem yılmaz falan deyince bu, gaza geldim amüniym.
4 kişiyiz ama ben bir tek bizim elemanı tanıyorum, bizim eleman diğerlerini tanıyor, onlar beni tanımıyor, ben onları hiç tanımıyorum, hepimiz bizim elemanı tanıyoruz, bizim eleman tanıyor hepimizi.
bizim eleman: beyler bu bahsettiğim arkadaşım, milli
1.ekşici piç: memnun oldum
2.ekşici piç: memnun oldum
milli: milli old.. ayh memnun oldum
(yanlış anlaşılmasın, ekşici piç diye ben demedim vallaha, onlar kendilerini öyle tanıttılar, adamlar kendileriyle barışık abi)
arabanın içinde karşılıklı memnun olaraktan, gülüşerekten saat 17:30 suları vardık mekana. güya ben 1. ekşici piç'in +1'iyim, bizim eleman da 2. ekşici piçin +1'i. ama girişte hiçbir şey sormadılar zaten, gelen girdi, gelen girdi..
ammaaa nasıl girdik? gel bir de bana sor...
hani nokia 3310'da yılan oynarsın da, yılan bir müddet sonra ekrana sığmaz hale gelir ya, böyle kıvrım kıvrım uzar.
aha işte aynen öyle bir kuyruk vardı. kıvrıla kıvrıla bir hal olduk. tansiyonum düştü amk. bir de o zorla espri yapmaya çalışan küpeli ve sakallı çocuklar.. beni hayattan soğuttular. 3-4 kere geri dönme teşebbüsünde bulundum, fakat hepsinde vazgeçirdi ibneler.
neyse işte, sonunda girdik içeri. bizi getiren ekşici piçlerle öpüşüp ayrıldık. (adamların kendi ortamları var baba, bozmayalım dimi) sonra şöyle bir dolanak dedik... her yerde bir kuyruk var amk. girişte kuyruk, vestiyerde kuyruk, tuvalette kuyruk, içki standlarında kuyruk, yaka kartı almak için kuyruk, içerde alışveriş yapmak için alınması gereken para kart mıdır ne sikimdir, onun için bir kuyruk.. ulan kuyruklardan birinde olmasan bile, bir yere kımıldayamıyorsun ki.
sonra kuyruklara basa basa geçtik iyi kötü. üst katta sahne kurulmuş, alt kattaki salonda stantlar var. orta yere de böyle 15-20 tane laptoptan oluşan hoş bir internet cafe kurmuşlar. (adamlar zirvede bile sözlüğe giriyolar olum) ortam güzel yani. her taraftan dekolteli bir hatun fırlıyor, her yerde yürüyen götler ve memeler... ohhş..
ya arkadaşım, ben bu kadar sapık, manyak bir abazan değilim. ortamı görenler hak vereceklerdir. dekoltenin de bir ölçüsü vardır değil mi? kıvırmanın, cilve yapmanın, naz etmenin, 'ben dönyanın en gözel garısıyam' ve de 'küçük dağları ben yarattım' havalarına girmenin de bir ölçüsü vardır. ama bunların birçoğu ölçüsüz ve orantısız. o dekolteler, o havalar... çok garip ya. madem ekşi sözlük yazarıyım, neden ukala olmayayım? ve madem ekşi sözlük yazarıyım, o halde neden dekoltenin amına koymayayım? gibi bir ruh hali içindeler sanırım.
derken önümden cem yılmaz geçti. anaaa cem lan, ceeem? ah, duymadı...
karıyı kızı unuttum, cem yılmaz'a daldım. bek severim kendisini. fakat öyle peşine düşeyim, imza alayım, fotoğraf çektireyim.. ı ıh, o kadar da değil. eşşek kadar adamız nihayetinde.
fiat standının orda parmak güreşi falan yaptı, sonra milletle fotoğraf çektirerekten turladı, gezdi şöyle bir, o kadar.
bir de bir kabin yapmışlar hacı, cem yılmaz o kabinde oturuyormuş, millet de sırayla girip görüyormuş kendisini. sanki papaza günah çıkarıyolar amk.
lan o demeye kalmadı, bir baktım bizim eleman, içki standının orda bir hatunla muhabbet ediyor, vay çakal deyip yanaştım hemen.
topuklar hariç 1.80 boyunda, aaattt gibi, siyah düz saçlı, ince bilekli, (hemen ayak bileklerine bakarım) güzel bacaklı, kıpkırmızı rujlu, 1.5 ton makyajlı, çıplak bir kız.. ayh pardon, derin dekolteli.
at: ya valla para olayı olmadığını bilmiyodum ki beeaan (bu standlarda para geçmiyor, para kart lazım)
bizim eleman: ya tamam işte, ben hallederim. hocam şurdan alır mısınız
at: gerçekten çok teşekkür ederim ya saol, ben şimdi o karttan alır şey yaparım sana
bizim eleman: tabii canım, sen de bana bişey ısmarlayacaksın, yok öyle hehehe
milli: (piç ya) selam
bizim piç: heh bak tanıştırayım, arkadaşım milli, bu da... aa daha ben de bilmiyorum adını hehehe (heh amk, tam sonu yiyişmeyle bitmesi muhtemel tanışma şekli)
at: hahaha begüm ben
b.p: anlatılamayacak kadar memnun oldum begüm hehe
milli: (son 450 metreee begüm birinciliği alıyor, hemen arkasında yavuzhan, sol kulvardan grand ekinoks..) ehehe ben de memnun oldum.
hayvan oğlu hayvan, dakka bir gol bir, ne ara ayarladın arkadaş. ulan ben bile bu kadar hızlı değilim ya. * tabii avukat olunca böyle oluyor, adamda dil var abicim. boy pos da yerinde maşallah, ooh amk, dünya sana güzel.
at: ya bu para kart nerden alınıyo ki?
b.p: gel göstereyim ben
at: hadi
b.p: ama bence içkilerimizi içip öyle gidelim, çok sıkış tıkış orası, yalnız mı geldin sen? (tuzak soru)
milli: (arkadaşı var mıymış lan, varsa bana ayarlasana)
at: hı hı
milli: (tüh amk)
b.p: ok, artık yalnız değilsin hehehe
at: hahaha
milli: (ben garip ben yetim ben öksüüüz)
b.p: dostum biz hemen geliyoruz, sen takıl burda, fazla uzaklaşmadan oyna olur mu evladım? hehehehe
milli: (siktir şeytanın avukatı) ehehehe tamam anneciğim
bunlar gitti para kart almaya, ben de sinirlendim gittim aparkat çekmeye. orda boks şeysi vardı, hani vuruyosun da, puan veriyo ya. heh işte ona kafa filan attım, tuttular, baba sakin ol, herkese yetecek kadar hatun var dediler.
neyse, saçma sapan gezdim, dolaştım. derken yukardaki salonda bir atraksiyon oldu. konser başladı dediler, çıktım yukarı.
tanımadığım bir grup çıktı, estarabim falan söyledi. 'şarkının tam şurasında zıplayacaktım ama bel fıtığım var, ehe ehe ehe' diye espriler falan yaptı solist. birkaç şarkı daha söylediler.
benim beyin artık gürültüyü kaldırmaz oldu, resmen zonkluyor. hadi şu cem yılmaz çıksın da işimize gücümüze gidelim arkadaş diye isyanlardayım.
sonra vardım sahne önündeki korumalardan birine sordum, abi cem yılmaz çıkmayacak bildiğim gadarıynan dedi. gadarıynan mı? dedim, duymadı, çok gürültü vardı.
koşarak indim aşağı. soluk soluğa cem yılmaz türbesine daldım. yalan amk.. cem yılmaz falan yoktu içerde, birkaç kız, birkaç erkek, anadan üryan soyunmuşlar, oğlan kıza nutella sürüyordu, kız da sandalyeden düşerek yarılıyordu. noluyo lan burda? diye bağırdım... hayır, tabii ki bunlar benim o sırada çılgın bediş misali aklımdan geçenler.
milli: selam, cem yılmaz var dediler geldik
1. gahbe: ya herkes de yemiş he ahahahaha
2. gahbe: abi yok cem yılmaz falan yaa, gitti herif hahaha
1. piços: baba kandırmışlar seni ehehe
2. piços: hayırdır abi alacağın mı vardı, soluk soluğa gelmişsin ahahaha
1. piços: huuuuv bu güzeldi, bunu yazalım sözlüğe ahahaha
milli: sizi sikerim!
..
..
...
milli: seni, seni, seni ve de seni. hepinizi sikerim!
amk ayak üstü millete malzeme olduk iyi mi...
derken bizim eleman aradı, nerdesin olum, çıkışa gel hemen dedi. vardım gittim çıkışa, hatunun dekolte kapanmış, vestiyer fişi elinde, olay tamam anlaşılan, sikişe gidiliyor amk.
milli: nooldu?
b.p: olum cem yılmaz çıkmıycakmış ki
milli: he ben de şimdi öğrendim, adam çıkmış
at: aaaa çıkmış mı? biz niye duymadık? (bu kesin saçları sonradan siyaha boyattı amk)
m: yani gitmiş
at: haaa
b.p: dostum o zaman çıkıyoruz biz, sen napıyosun?
m: valla ben bunaldım zaten, cem yılmaz da çıkmayacaksa durmanın bir manası yok
b.p: begüm de cem yılmaz var diye gelmiş zaten, biz taksimde filan takılıcaz, sen?
m: (ibneye bak, özellikle belirtiyor, sen? yani siktir git ayrı takıl diyor yavşak) ya ben eve gidicem hacı başım şişti
b.p: e iyi o zaman kanks, görüşürüz
at: çok memnun olduuum
m: ben deee
at: kendine iyi baaak
m: sen deeee
at: çok yalnız takılma ama, bul birini hahaha
m: tamam güzelim siktir git artık ya allah allah
gene mort olduk arkadaş, makus talihin belini gene kıramadık. elin oğlu, hakem düdüğü çalmadan golünü attı, biz yine kontrpiyede kaldık iyi mi...
aman zaten benlik bir hadise değildi abi, çok kalabalık, çok gürültülü. ve de çok derin dekolteli... boğulurum ben öyle yerlerde. attım kendimi dışarı, beynim kulaklarımdan fırlayacak gibi zonkluyor. daha da dışarda bir dünya insan var. 'geri zekalıya bak, içeriye girmeyi başarmış, bir de geri çıkıyor mal' der gibi bakıyorlar. valla ben de onlara 'beyninizi sikeyim' der gibi baktım, kimse kusura bakmasın. koyun sürüsü gibi, balık istifi gibi.. öyle eğlence mi olur lan?
eğlence budur işte, adam iki dakikada kaptı yavruyu, aktı taksime... işi bilecen işe gitmeyecen hacı.
mesaj attım az önce;
m: ata bindin mi?
b.p: =)
mesaja cevap verdiğine göre, henüz sarhoş edememiş kızı. yine de helal olsun kardeşim, tebrik ediyorum...