bazen insanlara bakış açımı değerlendirmek için bir şeyler yapıyorum sözlük. telefon rehberime bakıyorum misal... rastgele birini seçip onun hakkında ne düşündüğümü dile getiriyorum. ani bir soğuma,nefretimsi bir duygu kapatmamamı engelliyor.
ya da pek sevgili(!) facebook arkadaş listeme bakıyorum... ne düşünüyorum bu insan hakkında? sahtelik,benden o kadar uzaklar ki. sanki tek başıma bir cepheymişim gibi...
eskiden böyle mi hissediyordum,bilmiyorum. yeni insanlar eklendikçe hayatımıza insanlara bakış açımız değişiyor.
ve biri geliyor öyle bir açıdan bakmanıza sebep oluyor ki,onun haricindeki tüm insanlar akvaryumdaki balıkları ifade ediyor sizin için. sanki beni bölmüşler ve sonra diğer yarımı bulmuşum gibi... bir süre sonra kıskanmaya başlıyorsunuz. hatta korkuyorsunuz,"o benim yarım,ya kendini başka biriyle tamamlayıp uyumsuz bir şekil oluşturup kötü hale gelirse" diye... mesela gece uyumadan önce aklınıza geliyor,günlük yazmak size saçma geliyor... kilitli bir defter,anlamsız. aklınıza geliyor işte,girip sözlüğe yazıyorsunuz. binlerce teşbihli,sanatsal,kimi zaman ağdalı cümleler geçiyor aklınızdan;ama hiç içten değil onlar. bir şeyler tıkırdatıp,kendinizce edebi bir şeyler yarattığınızı düşünerek kıvrılıyorsunuz yatağınıza,gözünüzü kapatmadan bir hayal geçiyor,oldukça klasik... "o ne yapıyor acaba?","bugün ne yapmıştır,kiminleydi?", "uyuduysa...?"... akın akın o'nlu düşünceler geçiyor. o'nlu düşünceler koyununuz olup çitten atlıyorlar. pek rüya görmediğiniz için sabah oluyor aniden ve "o kalkmış mıdır acaba?"
uzun zaman geçtiğini düşünüyorsunuz, sizin gibi onun da değiştiğini... ama konuştuğunuzda hiç değişmediğini düşünüyorsunuz ve "belki bana karşı değişmedi, diğer insanlara bakış açısı değişti" diye düşünüp buram buram kıskançlıkla doluyorsunuz. onu her düşündüğünüzde böyle... herkesten kıskanıyorsunuz, aman tanrım,ne kadar bencilsiniz! en yakın arkadaşını bile onu görüyor, onunla zaman geçiriyor diye boğmak istiyorsunuz. ve psikolojiniz öyle bir raddeye geliyor ki tüm insanlarla onun arasında bir ilişki kuruyorsunuz. "onun hakkında ne düşünürdü?", "iyi anlaşır mıydı?" vs... iyi anlaşacağını düşündüyseniz iyi anlaşacağını düşündüğünüz kişi nefret merkeziniz haline geliyor bilinçaltınızda. bilincinizse bu saçmalığın farkında, bilinçaltınızı yumuşatmaya çalışıyor.
daha birçok "biz"li,"birlikte"li düşünceler geçiyor.
sözlükte yazarsanız herkesin bunu aşk olarak düşüneceğini biliyorsunuz, ama yazıyorsunuz öyle olmadığından emin bir şekilde.
birden bir söz geliyor aklınıza Mevlana'dan: Unutma, sır gibi seversen eğer muradın gerçekleşir. Çünkü tohum toprağa gizlenirse yeşerir.
korkabilirsiniz,korkuyorsunuz,saçmalık! ama bilinçaltınızla bilincinizi kavga ettirerek atamayacağınız kadar çok düşünceniz var. beyniniz gebe. doğurma zamanı geliyor,bir bir dökülüyorsunuz...
serim-düğüm-çözüm. seriyorsunuz önce düşüncelerinizi ortaya yazarken,sonra düşünceler birikiyor,düğüm oluyor. çözelim derken bu üçlünün ağzına sıçıp düğümlenip kalıyorsunuz.
sonra tüm bunları itiraf diye kakalayıp sözlüğe yazıyorsunuz...