- d&r a gidip çok para harcamak istiyorum. onlarca kitaba, cd'ye, puzzle'a çok para veresim var ama yapamıyorum aq. o değil bir tane kitap alınca bile kendimi birşey sanıyorum.
- yaşadığımız evin orta katının pencereleri bir üst evdeki komşunun mutfağına denk geliyor. geçen gün saçımı kuruturken öte yandan da bağırarak şarkı söylüyordum. meğer komşumuz (ki adını bile bilmiyorum) mutfaktaymış, kadın beni duyunca gördüm ki perdesini çekti. ben de daha yüksek sesle söylemeye başladım. o da bu kez pencereyi komple kapadı. hıh... terbiyesiz (sesim iğrenç olabilir ama bi insan bu kadar da rencide edilmez ki)
- bazı yiyeceklerin kibar kibar yenmeyeciğine dair bir inancım var. örneğin şeftali ya da karpuz... ben bu ikisini on parmağımı bulaştırmadan yiyemiyorum arkadaş. çatal bıçak kullanıp yiyenlerini gördüm, gıptayla izledim.
- belediye otobüsüne binmeyi seviyorum(tabi çok kalabalık olmadığı zamanlarda). cam kenarında oturup kulaklıkla müzik dinlemek çok keyifli geliyor. bu yüzden bir tanıdığa rastlar da sohbet etmek zorunda kalırım diye içten içe bir rahatsızlık taşıyorum.
- yine otobüslerde tanımadığım halde benle sohbet etmek isteyen teyzeler oluyor bazen. onlardan birine bu sabah rastladım. teyze çok yaşlıydı (öyle böyle değil ayaklarının altının hala yanık olduğunu düşünüyorum zira o doğduğunda dünya henüz soğumamıştı *). 15 dakikalık görüşmemiz esnasında bana 4 kez nereli olduğumu sordu. kendisinin ise çorum'lu, adının gürcü ve üç çocuğunun ona bakmadığını öğrendim.