rahatsız bünyeler tarafından * reddedilse de Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı adlı yazısıyla milyonlarca insanın takdirini kazanmış, tarafsızca ifade ettiği düşünceleri yüzünden üniversitede ders vermesi engellenmiş iktisat bilimcisi profesör herşeyden önemlisi fikir adamı.
elbette 7. sınıf ucuz kampanyalara maruz bırakılıp linç edildiği günü iple çekenler, bunun için yanıp tutuşanlar, kendi hayat tarzlarını garanti altına almak için diğer bir hayat tarzını baskı altına almak isteyenler, atilla yayla'yı ve ifade ettiği gerçekleri sevmezler.
elbette yolsuzluğa hırsızlığa gelince deveyi hamuduyla götürmesine rağmen, atatürk kelimesini ağızlarından düşürmeyen bazı bünyelerin veya bu tür bünyelerle menfaat ilişkisi içinde olanların hoşuna gitmeyecektir atilla yayla'nın ifade ettiği gerçekler. ancak ilaçların tatları da genellikle acıdır ve hastalıkların tedavileri için vardırlar. o yüzden -Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı- adlı yazısını aşağıya eklemek istiyorum. **
(bölüm 1) Ahlâk, Hukuk ve Başörtüsü Yasağı
Türkiye'de gerek demokratikleşmede ve gerekse AB reform sürecinde yaşanan tüm ilerlemelere rağmen, başörtüsü yasağının kaldırılması yolunda henüz bir ilerleme görülmemektedir. Problem dondurulmuş, halının altına süpürülmüş, unutturulmuş veya unutulmuş vaziyettedir ve bazıları bunun problemin çözülmüş olduğunu gösterdiğini düşünmektedir. Oysa, ortada çözülen bir şey yok ve bu yasak insanları mağdur etmeyi sürdürüyor. Ne ahlâkî, ne hukukî olan ve tamamen keyfiliğe dayanan bu yasağın, insanları ağır mağduriyetlere mahkûm etmesi bu konu üzerinde tekrar tekrar durmayı zorunlu kılıyor.
Başörtüsü Yasağı ve Hukuk
Bazı kamu otoritelerinin ısrarla yasaklamaya çalıştığı başörtüsüyle ilgili olarak Türkiye'nin hukukî sisteminde yasağa dayanak teşkil eden bir hüküm yoktur. Tam tersine, 2547 sayılı YÖK kanununun ek 17. maddesine göre, yasağın esas belirdiği yer olan üniversitelerde, kılık kıyafet serbesttir. Buna rağmen yüksek okullarda başörtüsü yasağı getiren ve uygulayanlar, hem bu kanunu, hem de, dolayısıyla, Anayasa'nın eğitim hakkıyla ve vatandaşların eşitliğiyle ilgili hükümlerini ihlâl etmektedir. Normal şartlar altında bunu yapanların hukukî takibata uğratılması, yargılanması ve cezalandırılması gerekirdi. Bugün bu yapılamıyorsa, yasakçı zihniyetin zorbalığı yüzündendir. Ancak, yasakçılardan bugün hukukî olarak hesap sorulamaması her zaman böyle olacağı ve eğitim hakkının kullanılmasını engelleyenlerin asla yargılanıp mahkûm edilmeyeceği anlamına gelmez.
Anayasa ve kanunlarda başörtüsüyle ilgili bir yasak yokken, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay'ın çeşitli kararlarında yasağa temel aramak, hukuku katletmektir. Böyle bir arayış ülkemizde egemen jakoben anlayışın otoriter tavrının klasik tezahürlerinden biridir. Yasakçı ve baskıcı zihniyet, anayasa ve kanunlarda bulunan hakları yönetmelik gibi daha alt ve dolayısıyla anayasa ve kanunlara aykırı olamayacak mevzuat parçalarıyla gasbetmekte, kullandırtmamakta, veya, aynı şekilde, anayasa ve kanunlarda bulunmayan yasakları getirmekte pek mahirdir. Başörtüsü olayında olan da aşağı yukarı budur. Ancak, yasakçılar, ellerini kuvvetlendirmek için, Anayasa Mahkemesi kararlarına atıf yapmayı seviyor ve yasağın bu mahkemenin kararıyla konulduğunu söylüyor. Oysa, anayasa hukuku hakkında biraz bilgisi olanlar, Anayasa Mahkemesi'nin yeni bir hüküm tesis edemeyeceğini, sadece kanunların iptali yolundaki talepleri kabul etme veya reddetme yetkisinin bulunduğunu bilir. O yüzden, başörtüsü yasağına Anayasa Mahkemesi'nin Mart 1989 tarihli başörtüsü kararında temel bulmak hukuken imkânsızdır. Tersini söylemek, yasama yetkisinin halk tarafından seçilen meclise değil, kendi kendini atayan yargı bürokrasisine ait olduğunu ileri sürmekle eş anlamlıdır.
Esasen, başörtüsüyle ilgili bir yasak, Anayasa Mahkemesi kararlarıyla konamayacağı gibi, Anayasa ve kanunlarda da temellendirilemez. Çünkü, bu konu, yâni, kılık kıyafet özgürlüğü, insan haklarıyla ilgilidir. Türkiye demokratik bir ülke ise, insan haklarına bu tür keyfî bir sınırlama getiremez. Getirirse, o zaman, bu sistemin adı demokrasi olmaz.
Kimse yanılmasın, başörtüsü yasağı sadece üniversite öğrencileri açısından değil, bütün kamu görevlileri açısından yanlıştır. Bir liberal olarak, altını çizmek isterim ki, çok istisnaî ve niteliği gereği özel üniforma veya özel kıyafet gerektiren ve başörtüsü takmanın bu tür kıyafetlerin oluşmasını engellediği objektif olarak ve makul bir insanı ikna edecek şekilde ispatlanan işler dışındaki hiçbir kamu görevinde, başörtüsü yasağı uygulanamaz. Yâni, başörtülü öğretmen, doktor, hastabakıcı, hemşire, hâkim de olabilir. Üniversite öğrencileriyle ilgili yasaksa tam bir komedidir.