kimse istemez. ama dünyaya gelirken başına gelecekleri bilemiyorsun ki. bilseler eminim onlar da büyük olasılıkla böyle bir hayatı baştan reddederlerdi. ilahi adalet, işte. üremek için böyle bir rol paylaşımını uygun görmüş ve hiç de adil olma kaygısı gütmemiş. aile baskısı, toplum baskısı, eş-sevgili baskısı, çoluk-çocuk baskısı, geçim baskısı hep onların üzerinde. erkeğe düşen görev ne? üremenin en zevkli kısmı. gerisi insafına kalmış.
tek başına kadın olmak bile büyük bir mesele. saçından ayak tırnağına kadar uğraş, bakım ve eziyet gerektiren bir bünyeyle ömür geçirmek yetmediği gibi herkesin her türlü ihtiyaçını karşılama görevi de onun sorumluluk alanına dahil edilmiş. erkeksen hiç bunları dert etmeye gerek yok. sakal tıraşından mı sıkıldın ya da giyimle uğraşmak istemiyor musun ne farkeder? özgünlük peşindeyim dersin saçı sakalı koyverip, üstü başı kirli, paspal dolaşırsın. böyle bir seçeneğin de var.
nerde angarya var, o kadının doğal görevi. nerde rahatlık, zevk var öncelik erkeğin. bütün bunların karşılığı ne? eş, çocuk sevgisi falan. işte, o da ne kadar gerçekse. bir de erkeklere nazaran ortalama on yıl fazla yaşayabilmeleri. tüm bunlara göğüs germektense aman o on yıl da varsın eksik olsun.