allah ın her şeyi bilmemesi

entry13 galeri
    1.
  1. kuranda açıkça dile getirilir. Şiilerin bir kesimi bu inançtadır. Keysaniyye bu inancı savunur. (Bkz. Şehrestani, el Milel ve'n-Nihal, 1/197; Bağdadi, el Farku Bey-ne'l-Fırak, s.38-46; Eş'ari, Makalatu'l-Islamiyyin 1/91.) Bu inancı pay­laşanlar, kanıt olarak, en başta, Ra'd suresinin 39. ayetini gösterirler. Ayetin anlamı: "Tanrı, dilediğini siler, dilediğini yerine koyar (bırakır ya da yeniden yazar). Ana Kitap (yorum: her şeyin yazılı olduğu LEVH-Î MAHFUZ) O'nun yanındadır." (Gösterilen kaynaklara bkz. Aynca bkz. RRâzî, e't-Tefsirul-Kebir, 19/66 ve öteki tefsirler.) Ünlü Muhtaru's-Sakafı (ölm. 687.) "Tanrı'nın kendisine birtakım sözler ver­diğini" söylemiş, söyledikleri çıkmayınca da "BEDA, oldu, Tann gö­rüş değiştirdi, sözünden döndü..." demiştir. (Özellikle bkz. Bağdadi, el Farku BeyneT-Fırak, s.46.) "Beda' "ya, yani "Tann için de "bilinmedik şeylerin ortaya çıkması'nın söz konusu olabileceğine ve Tanrı'nın zaman zaman görüş de­ğiştireceğine" inananlara, "El Bedâiyye" adı verilir. (Bkz. Muhammed Ali Tehanevi, Keşşaftı Istılahati'l-Funûn, 1/157.) Kur'an'da, "Tanrı'nın her şeyi bildiği" yazılı. (Bkz. Nisa: 176; Cin: 26...) Ne var ki kimi sözlerine yorumsuz bakıldığında, "Tanrı'nın birtakım konulan sonradan BiLiP ANLADIĞI'nın anlatıldığı" da, açıkça görülür:

    "Tanrı, insanların, cinsel ilişkiden uzak kalmaya dayanamayacaklarını anladı"

    O dönemde, bir kişi oruç tutar da, iftar zamanı, orucunu bozma­dan uyursa, o kimse ne o gece, ne de ertesi gün akşama değin orucunu bozabilirdi. Ne yeme, içme, ne de cinsel ilişki. Adamın birinin başına bu durum gelmiştir. Yani iftar zamanı uyumuştur. Şimdi, ertesi günün akşamına değin her şey yasak. Adam dayanamaz, gece uyanınca karısıyla yatıp cinsel ilişkide bulunur. Ertesi gün, üzgün, durumu gidip Muhammed'e anlatır. Raslantı bu ya, aynı şey Ömer'in (Halife) başına da gelir. O da dayanamayıp yasak olan cinsel birleşimde bulunmuştur. O da üzgün biçimde Muhammed'e açıklar durumunu. Bu durum baş­larına gelen başkalan da vardır. Onlar açıklarlar. işte bu OLAYLAR üzerine, anlamı yukanda sunulan ayetin geldiği bildirilir. (Bkz. Ebu Davud,Kitabu's-Savm/l, hadis no: 2313; Buhari, e's-Sahih/15; Tecrid, 910 no.lu hadis ve 911 no.lu hadisten sonra K. Miras'ın "îzah"ı; Süyûti, Lubabu'n-Nukûl Fi Esbâbi'n-Nüzûl, Tefsiru Celaleyn'in kenan, 1/36...)

    Bakara Suresinin 235. ayeti: "Evlenmeye ilişkin isteğinizi kadın­lara çıtlatmanızda ya da içinizden geçirdiğinizi saklamanızda size bir günah yoktur. (Çünkü) Tanrı bildi-anladı ki (takılıp) yoğunlaşacaksı­nız onlara. (O kafanıza koyduğunuz kadınları gönlünüzden ve diliniz­den düşürmeyeceksiniz. Yanaşın.) Ama onlarla gizlice sözleşmeyin. Meğer ki uygun bir söz söyleyesiniz..."

    Burada da "Tanrı'nın bilip anladığı" belirtilen şey, "insanların, kadınlara olan düşkünlüğü." Yani: "Tanrı bilip anladı ki: Siz o kadın­lara kafanızı takmadan, içinizden geçirmeden edemeyceksiniz. Onun için buna yol verildi. (Bkz. M.Ali Sabuni, Safvetu't-Tefasir, 1/51.) is­tediğinizi çıtlatmanızdan sakıncayı kaldırdı Tann. Ama hemen o sıra­da isteğinizi açıklamanızı yasakladı. Duyulan istekte de bir sakınca yok. (Bkz. F.Razi, 6/132. Bu konudaki tartışmalar için aynca bkz. Taberi, tefsir, 2/323-325.)" Demek ki burada anlatıldığına göre, "Tanrı, insanların kadınlara olan düşkünlüklerini anlamamış olsaydı, evlen­mek için kafaya konulan kadına olan ilgiyi ve evlenme isteğini kadına çıtlatmayı yasak bırakırdı."

    Kur'an'ın Tanrısı, önce bir şey yapıyor, bir "hüküm" ortaya ko­yuyor; sonra bir gelişme olunca görüşünü, dolayısıyla "hükmünü de­ğiştiriyor". yani bir başka "hüküm" koyup bir öncekini geçersiz kılı­yor. Bu, "nâsıh-mensûh (geçerli-geçersiz)" biçiminde de sunuluyor.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük