Hüsnü Mübarek, tam 30 sene evvel Mısır Devleti'nin başına geçmiş, o gün bugündür de musallat olduğu halkının başından ezayı, cefayı eksik etmeyen bir lider. Bu otuz yıl süresince kendi zengin sınıfını, kendi bürokrasisini, kendi medyasını ve kendi kolluk kuvvetini oluşturdu.
Zengin sınıfını, ayaklanma başladıktan birkaç gün sonra uçaklarla yurtdışına kaçarken gördük. Kendi medyası ve bürokrasisi ise isyanın başından beri ülke sınırları içinde kararttığı, yabancı takipçilere de manipüle ederek ilettiği bilgileri servis etmekte. Zira sürekli geveledikleri bu birkaç bin muhalifin hareketidir yalanını, iki gündür Tahrir Meydanı'nda dünya alem seyretti milyonlar sayesinde. Kendi kolluk kuvvetine gelince, o Mübarek'in son kozuydu ve bugün o kartı oynadı. Mübarek lehine slogan attığı iddia edilen kalabalık, muhaliflere saldırdı ve muhalifler tarafından yakalananlarının, birkaçının üzerinden polis kimlikleri çıktı.
Şimdi bu adam despotizmin, tek adamlığın her türlü emaresini sergilerken ve bunu dünyanın gözü önünde yaparken, Mübarek'in diktatör olmadığını kabul etmeyen yok gibi.
Yaptıklarına bakıyorum;
Devletin koşulları ve parası ile, kamu ihaleleri aracılığıyla zengin sınıfını oluşturmuş.
Öyle veya böyle kendisine alternatif olabilecek, en ufak muhalefetin dahi sesini kesmek için cezaevine atmış.
ABD ile safları sıklaştırırken, Orta Doğu'da israil'in birkaç müttefikinden biriyken müslümaların hassasiyetleri üzerine oynamış.
Sayacak olsak, Başbakanımızın izlediği politika ile bire bir örtüşecek onlarca hamlesi daha var Mısır üzerine. Sadece şu zikrettiklerimi bile muhafazakar-zengin sınıfın yükselişi, atv özelinde kendi medyasını oluşturma, kck bahanesi ile halkın seçtiği kimi belediye başkanı, hepsi sivil siyasetçileri hapislere atma, ABD-Nato işbirliğinde politikalar geliştirme gibi örneklerle incelersek bariz benzerlik ortaya seriliyor.
Mübarek kendi yönetimini protesto edenlerin meşru hakkını gaspetmek için tren seferlerini iptal ederken despot ilan ediliyor ki öyle. Recep Tayyip Erdoğan ve kabinesi -hadi güncel olsun- torba yasaya muhalefet için gösteri düzenlemek isteyen kesk temsilcilerinin, ikamet ettikleri şehirden ayrılmasına bile izin vermezken ileri demokrasinin yılmaz savunucusu olarak lanse ediliyor.