bazı sayfaları yırtıktır bu günlüğün. geniş deli zamanlardır anlatılan.
...
üç noktayla başlar mı bir günlük. niye başlamasın!? haklısın. diyalog olmasın diye konuşma çizgisi koymuyorum çünkü kimseyle konuşmak istemiyor sadece ama sadece yazmak istiyorum.
asla aynı parkta bulunamayacak olanlardan biri, dondurma almıştı bir digerine. tanımadıgı biri niye dondurma alsın ki hiç tanımadıgı birine? belki ona da dondurma alan yoktu, anlıyordu insan halinden. belki..
can sıkıntısıydı adı. gülümseyince geçer sanmıştım. bu benim ilk yanılışımdı çok sonraları anladım.
dedim ya anlıyordu insan halinden. bir gün o gülümsedi, tüm sıkıntılarım geçti.
sokak lambalarının ışıgı, güneşti. batıdan yok yok güneyden hatta kuzeyden dogdu gecelerime. tanrının dogan güneşlerine inat, yine aynı yerden battı benim güneşim.
sahile indik sonra. ne deniz vardı ne kum. ama biliyorduk burası sahildi, en sahici sahilden bile daha sahildi, indik..
konuşmadan hiç, hatta nefes bile almadan; olmayan denizi izledik sahilden. alkollü içecekler yanımızda, içtik..
sarhoş olmak yoktu. rüzgar eserdi, üşümezdik.
o yüksek bir dag, ben onun etegi. onda fırtınalar kopardı. onu fırtınalar kopardı.
şarkılar.. şarkılar.. şarkılar..
sustuk..
bu iki noktalarda neyin nesi!? kopmuş sayfaların izi. peki.
kırılmış bilek gibi gözleri.. çok acıdım.. eve dönelim!
ipi çek.