gel gör beni

entry61 galeri video1
    37.
  1. güzel bir metropolis şaheseri.

    dar bu yol gidilmiyor, bastığım yer bir var bir yok.
    gel de gör zehir bu yol kaç milattır anlayan yok.

    gecenin ikisi, in cin top oynuyor ve sanırım bunu karşıdaki inşaatta yapıyorlar. düzenli olarak bir nesnenin yerde yuvarlanma sesine tanık oluyorum. cam açık, perde çekili ve o perdeyi kaldırıp camı kapatmaya acayip tırsıyorum. her an biri el sallayabilir içeri doğru, aklım çıkmak üzere. ama yatağa gitmeye ayağım varmıyor. bunların hepsi - in ve cine rağmen- işin maddesel tarafıydı ruh halime şimdi gelebiliyorum. çok saçma bir ruh hali içinde değilim aslında. vahim bir durum falan da yok, sadece ve yine bir adaptasyon hadisesi. ne olurdu ne olmazdı muhakemesini ‘olmaz’ın kazanması. ‘ne’ kayboldu, önümüzdeki günlerde bulacağım onu. sayemde belki ama tek başıma değil. normal şartlar altında kalmayı beceremediğimden oluyor bunlar ya da habitat meselesi bilmiyorum.

    tepemde cellât zaman elim kolum bağlı.
    koparsa kopsun başım zaten yerde aklım.

    soru aynı: “neden böyle oldu ki?” hayatta nefret ettiğim sınırlı cümlelerden biri. evet, ben öyle olur olmaz nefret etmiyorum. kimseyle ilgili de nefret etmiyorum, etsem ne süper olur oysa. ama yok, fazlasıyla sevgi ve nezaket doluyum bu aralar. o yüzden nerede mutsuzluk verici, can sıkıcı, yanlış giden bir şey varsa hemen sahipleniveriyorum. bir nevi hata sizde değil bende psikozu.
    sesin nostaljiyle alakası hala var. lise gibi adamlar dinliyorum mesela. lisede dinlemek gibi bir şey değil, bariz hatırlatıcılar. bazıları da var ki direkt dinlenilen zamana götürüyor işte o çok fena, aynı anda bu ikisini yapanlar da var onların da hedefi çok tehlikeli: mutsuzluktan ölüm. bazen gidilen yerleri, içilen şeyleri, konuşulan lafları falan iyi seçmek gerekiyor. sonra hiç kullanılamama tehlikeleri var çünkü. ziyan ettim ben birkaç tanesini. gidesim, içesim, konuşasım gelmez daha da. en azından bir süre. evet evet, bir süre.

    bak şimdi her şey talan, ömür yalan dolan.

    konuşulacak çok şey varken susmayı tercih ettim. en kötü ya da en iyi olamadım işte bu yüzden. yine ortalama kaldım ve ne yazık ki ortalamadan geçilmiyor buralarda. hep derece yapmak, hep en güzeli olmak lazım. kötü ya da kötü olması gerektiği halde nasıl olduğu çok da bilinmeyen günlerin sonunda lunaparka gitmeli insan, diye düşünüyorum. eğlenmek için, bağırmak için, küfretmek için.
    mühim olan ruhun üst katlara tahammülü, yerçekimi ise gayet ayarında.
    0 ...