kapının tokmağını yabancılar dövedursun, beynime kan sıçradı...
iki ufak sözüm vardı aslında bugün için ama ziyanı yok, telafisi nâmümkün değil. ehemmiyete göre sıralıyoruz hayatımızda yapacaklarımızı ve kanın aktığı, canımızın yandığı yerde daha ehemmiyet sahibi tek bir şeyi görmüyor gözümüz. aklımı çeliyorsunuz, yollara düşeceğim...
sahi, her fırsat bulduğumda dilim döndüğünce küfrettiğim bankam beni çok seviyor onu farkettim. ek hesabın üzerine yeni kmh limiti tanımlıyorlar, sırf bana biraz daha borç verebilmek için. bu devirde insana babası yapmaz böyle güzellik, tabi yersen... günden güne çoğalıyor muyuz ne? ya da "artmak" daha yerinde bir kullanım olacak. gün geçtikçe biz, kendi içimizde artıyoruz ve ben bunu seviyorum. bir sizden, bir benden. gene de yalnızlık, en büyük ihtiyacımız kimi zaman kendi içimizde. bunun da farkındayım.
ben, anamın "savruk" ve rahmetli babamın "serseri" oğlu sanırım ki biriktirmeyi öğreniyorum. hayır tabi ki, mülkiyete ve mevcut mülkiyet sistemine karşı eşe-dosta göre "kızıl komünist" bir tarafım var. ben, daha değerli birikimlerin peşindeyim. yaşanmış olan, daha çok yaşanmışlık ise lafı bu kadar uzatmama rağmen bütün kastettiğim.
"kapıdaki yabancıların kıçını tekmelemek" türünden uhrevi yetilerim var ama en büyük yeteneksizliğim belki de "zamanlama" yoksunluğum. sanırım gene biraz geç kaldım. ama olsun, dağılmış olanları toplamak konusunda da iyiyim ben. en azından bir paragraflık yerim varsa başarı garantisi verebilecek kadar güveniyorum kendime.
şimdi, aldığımız sözün son kullanma tarihi dolmamışsa henüz viski tokuşturup kutlama yapacağız, yakındır. ve sanıyorum ki gene biz bize olacağız...