sadrazam

entry20 galeri
    7.
  1. bizde sadrazamlar tanzimat'a gelinceye dek kölelerden seçilmiştir, genellikle. düşünün, en büyük osmanlı sadrazamlarından biri, sokullu mehmet paşa, bir sırp devşirme çocuğu idi. lalalıktan gelme sadrazamlar kendilerini ancak efendilerine beğendirmek için çabalarlardı; o zaman için, böyle bir durumda, bundan doğal ne olabilirdi ki! oysa özgür bir yukarı kat yöneticiler sınıfı yetişseydi, bunlar birbirleriyle yarışarak toplumda başarıyı arayacaklardı, aristokratça da olsa bir toplum anlayışı yerleşecekti yavaş yavaş. daha başka bir deyişle, başa geçenlerde bir "bireylik" oluşacaktı. oysa padişah kafasını kestirdi mi, bir sadrazamın ölümü, bir tavuğun ölümünden farksız olur nerdeyse... önce "makbul", sonra "maktul" olan ibrahim paşanın sarayında tutsak olarak bulunmuş bir ispanyolun anlattıklarını okursanız görürsünüz ki, koca kanuni sultan süleyman'ın sadrazamı, sadece yemek yiyen, bir de hareme kapanan bir adamdan başka bir şey değildir, hiçbir ilginç yanı yoktur. onun için de bizde sadrazamların yaşam öyküleri yazılmamıştır, çünkü yoktur.

    bakın tanzimat'tan sonra durum değişiyor; tanzimat'tan sonraki sadrazamların yaşam öyküleri var, ilginç de. neden? çünkü bir yönetici sınıf, batı anlamında "aristokrat" diyemesek de, ona yakın bir paşalar sınıfı kurulmuştur artık. gerçi nerdeyse tümü padişahla konuşurken kendileri için "kölesiz" sıfatını kullanır ama bu sözcüğün eskiden kalma bir alışkanlıkla söylendiği anlaşılır. yoksa bu paşalar içinde padişaha kafa tutanlar da yetişmiştir. ama bence önemli olan padişaha kafa tutma değil.

    tanzimat sonrası vezirler arasında batı'dakine benzer boy ölçüşme olayları, kıskançlıklar bulunduğunu görüyoruz. artık bizde de devlet, siyaset adamlarının yaşam öyküleri balşamış demektir. nitekim onları anlatan kitapların bulunması bundandır.

    daha önemlisi, aydın sınıfını hak eden vezirlerin yetişmiş olmasıdır tanzimat'tan sonra. sadrazamlık ya da herhangi bir vezirlikten düşünce, evine kapanıp kitap yazanlar, çeviri, şerh yapanlar vardır artık. demek ünlerinin tek kaynağı olarak devlet, siyaset adamlığını yeterli görmemeye başlamışlardır. sadece padişahın gözüne girmek değildir önemli önemli sayılan, ülkenin okur-yazar tabakası arasında saygınlık kazanmak da hesaba katılmaktadır. giderek halkın sevdiği olmak, padişaha yaranmaktan daha bile değerlidir. padişahlık kurumu gitgide zayıfladığı için mi böyle olmuştur, yoksa padişahlığın zayıflaması mı bu yüzdendir, bunu ayrı bir tartışma konusu olarak ele almalı. burada şunu söyleyebilirim ki, demek artık bizde, batı'da olduğu gibi, aydın devlet adamları yetişmeye başlamıştır, bunlar sadece savaşlardaki kahramanlıkları ile değil, giderek hiç değil, bıraktıkları kitaplarla, yazıp çizdikleri ile tarihe kalmaktadırlar.
    2 ...