tarih üzerinde sansür devam ettikçe, bu iki kavram arasındaki makas gittikçe açılacaktır. bunlardan biri "hoşa giden tarih", diğeri "hoşa gitmeyen tarih" olmayı sürdürdükçe..
mesela geçen murat bardakçı'dan duydum. atatürk ile vahidüddin, yunan'ın denize döküldüğü tarihe kadar (eylül 22) sürekli haberleşmişler ve mektuplaşmışlar. ama bu mektuplar bir devlet kurumunun arşivinde sır gibi saklanıyormuş ve ortaya çıkarılması yasakmış.
şimdi böyle bir tarih olur mu? ister istemez şüphelenmez misin: iki gün öncesine kadar "padişahımız, halifemiz" olan kişi, iki gün içinde nasıl "en büyük vatan haini" oldu?
onu bırak, latife hanım'ın hatıraları bile sansürlü hala. ne beklenir ki?