çerçevelerde, tenhalarda, ağaç diplerinde, sonra vapurlarda, trenlerde hep seni aramak.. Belki bu şehirde değilsin.. Ne çıkar..? Seni arıyorum ya.. Belki de aynı sokakta evlerimiz, sabahları beni görüyorsun işime giderken.. Sonra akşamı bekliyorsun, alacakaranlığı.. Beni bekliyorsun yada bir başkasını, bir başkasını..
Hiç gel demeyeceğim sana.. Aramak neredeyse ben oradayım.. Ayaklarım ne güne duruyor..? Yok yok birden karşıma çıkma.. Kaç saklan Seni aramak istiyorum..
Git bu şehirden haydi git.. Dağlara çık, o uzak dağlara.. Rüzgarların krallığında hüküm sür.. Baktın ki oraya da geldim, yine kaç.. Başını al açıl denizlere. Gemilerin en güzeli, en büyüğü dilediğin limana götürmeli seni, dilediğin yerde demir atmalı.. Ben küçük bir balıkçı kayığı ile peşinden gelsem yeter.. Seni arıyorum ya..!
Bir yıl, beş yıl, on yıl değil; beşikten mezara kadar aramalı insan, ama ne aradığını bilmeli.. Yaklaşıp uzaklaşmalı aradığından.. Okyanus dalgaları üstünde bir küçük tekne gibi alçalıp yükselmeli.. Yalınayak koşmalı yollarda, ayaklarını sivri taşlar kesip kanatmalı.. Çöllerden geçmeli yolu, yanmalı kavrulmalı.. Sonra gözün alabildiğine ak, soğuk ülkelere düşmeli.. Buzlar kırılmalı ayaklarının altında, üstüne kar yağmalı..
Bir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni.. Ayaklarını Afrika'dan getirip bir kağıt üzerine yapıştırmalıyım.. Saçların Sibirya’da olmalı dudakların Çin’de.. Gözlerin Hindistan'da bir mabudun gözleri olmalı.. Ellerin italya'da bir heykelin elleri.. Bulursam seni parça parça bulmalıyım.. Yine de bir yerin eksik olmalı.. Yeniden yollara düşmeliyim, onu aramalıyım..
Ayrılık diye bir şey yok.. Bu bizim yalanımız.. Sevmek var aslında, özlemek var,
beklemek var.. Şimdi nerdesin..? Ne yapıyorsun..? Güneş çoktan doğdu.. Uyanmış
olmalısın.. Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi..? Öyleyse ayrılmadık..
Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz..!
Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.. Önce beklemekten.. Ömür boyunca
ya bekliyor ya bekletiyor insan.. ikisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın..
Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar, sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini..
Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını, kanunlara saygı göstermesini, insanları
sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.. Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun..
Ya o..? Ya o..? insanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat, çocuklarından saygı
ve bir parça huzur bekliyor, saadet bekliyor yaşamaktan.. Zaman ilerliyor, bir gün o da
ölümü bekliyor artık..Aradıklarının çoğunu bulamamış, beklediklerinin çoğu gelmemiş
bir insan olarak göçüp gidiyor bu dünyadan.. işte yaşamak maceramız bu..
Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak ve yaşayıp beklerken ölmek..!
Özleme bir diyeceğim yok.. O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası..
O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı.. O tek güzel yönü bekleyişlerimizin.