özel bir içecek olagelmiştir salep benim için. yapılışında kullanılan orkidenin dünyanın en güzel çiçeklerinden biri oluşu mu, hazırlanmasındaki incelikler ve gereken emek mi bilemem, ama salepin hep özel bir yeri vardı bende.
kahve vardır mesela, değerli ve güzel bir içecektir. hazır kahveyi saymazsak, filtresi ayrı güzel, buharlısı ayrı güzel, cezvelisi ayrı güzeldir. ama kahve genel geçer bir içecektir aynı zamanda. tek başına iken içilir, biten işin üzerine yorgunluk kahvesi olarak, arkadaşla sohbet ederken, yağmura ya da kara karşı düşünürken, tamamlanacak işler için uykuyla savaşırken... formatı da farklıdır, sek içilir, şekerli içilir, sütle, kremayla, çikolatayla, lokumla.
severim salebi, sıcaktır, samimidir, asildir. hakkını veremeyecek, elinde eğreti duracak adamı yakıverir ilk yudumda, içmesini beceremeyenin burnuna dolduruverir tarçını. on yıl falan önce idi, migros'un rafında sek'in hazır salebini gördüğümde zıp zıp zıpladığım. çok sevinmiştim, çünkü salep yapması zahmetlidir ve dışarıda her mekanın salebi iyi değildir. gerçi hazır olanın da tadı süper olmaz, ama yine de daha sık içebilmek güzeldi.
salep farklıdır, sadece kışın içilir mesela. sıcak servis edilir, tarçınsız içilmez. buz gibi havada sıcacık içiliverir, boğazdan aşağı akarken sadece içini değil, ruhunu da ısıtıverir insanın. karşılıklı salep içtiğim insanlarla bir şekilde aram daha da iyileşir, bağlarım daha da sağlamlaşır hep. karşılıklı birer salep içip muhabbeti kestiğim dostum, bir daha görüşmediğim komşum olmamıştır hiç. amerika'ya da gitse, izmir'e de, ankara'ya da gitse, istanbul'a da, aram hep süper kalmıştır bu insanlarla. ve hep istediğim şeylerden biridir, bir gün evlenirsem, eşimle karşılıklı salepleri yudumlarken karşılıklı kitap karıştırmak ya da müzikle ilgili muhabbet etmek.
hani derler ya "kırk yıl hatırı vardır" diye; saleptir o, kahve değil. için, bakın bakalım, nasıl da kaynaştırıveriyor karşınızdaki ile.