belirli bir yılda ülke sınırları içerisinde üretilen mal ve hizmetlerin parasal değeridir; yani iktisadi bir sonuçtur,
bazı durumlarda bireylerin algıladığı değerle (durumla), ölçüm paralel bir duruş sergilemeyebilir, yani;
bir ülkede gayrisafi yurtiçi hasıla artmasına rağmen, insanlar hala refah (iyi yaşam açısından) olarak kötüleşmekte iseler; bu insanlar, hükümetin daha iyi hissedecekleri umuduyla onlara daha iyi olduklarını söylediklerini düşünerek, hükümetin istatistiki verilerle oynadığından endişelenebilirler,
bu durumda hükümete güven aşınır, aşınan güven de hükümetin önemli kamu politikalarına eğilme kapasitesini zayıflatır.
ne var ki, ülkenin vatandaşlarının durumlarının daha iyi olup olmayacağının ölçümü konusunda gayri safi yurtiçi hasılanın değil de (yani safi ekonomik göstergelerin değil de) sosyal ve siyasi göstergelerin de işin içine katılması o ülke vatandaşlarının durumlarının -diğer bir deyişle iyi yaşama ulaşabilme kapasitelerinin- ölçümü konusunda politika-yapıcılara daha iyi fikir verebilir,
çünkü safi ekonomik göstergelerin ölçümü mevzu bahis olduğunda; eğitim, sağlık gibi göstergeler konu dışı kalmakta, gelir dağılımı eşitsizliği anlaşılamakta, bu da insanların durumlarının ne derece iyi veya kötü olduğunu anlaşılmaz kılmaktadır.