üç yıl evvel tesadüfen evlerine gittiğim insanlar.
öncelikle üç yıl evvel "abi" veyahutta "abiler" teriminin ne anlama geldiğini bilmiyordum, bildiğim tek terim nurcular idi.
lafı fazla uzatmadan hemen konuya geçeyim. üniversiteden bir arkadaşım devamlı "abiler'e gideceğim, sen de gel ders çalışırız" diyordu.
arkadaşım hiç bir zaman ağzından "abiler" kelimesini eksik etmezdi, "herhalde evlerine gittiği insanlar çok sevdiği ve saydığı insanlar olmalı ki saygıda kusur etmek istemiyor. o yüzden abiler kelimesini ağzından düşürmüyor" diyordum.
neyse, günlerden bir gün arkadaşımla "abilerin" evlerine gitmiş bulundum. fakat evlerine gittiğimizde o "abiler" evde yoktu, biz de arkadaşımla ders çalışmaya başladık.
ev çok güzeldi, geniş ve ferahtı. ders çalışmamız bitince arkadaşım bana yemek yiyip yemeyeceğimi sordu. ben tok olduğumu söyledim, o da kendi yiyeceği kadar yemek hazırladı.
arkadaşım yemeğini yerden ben de evin içerisini dolaşmaya başladım. "abilerin" kaldığı odaya girdim, odada bulunan çalışma masasının üzerinde bir çok dini içerikli kitap ve bir kaç dal misvak vardı.
diğer odalara girdiğimde ise yine bir kaç dal misvak ve dini içerikli kitaplar gördüm.
fakat diğer odada benim dikkatimi çeken bir şey vardı, o da fethullah gülen ile çekilmiş bir kaç resim.
arkadaşım yemeğini yedikten sonra ben evde ders çalışacağımı söyleyip evden ayrıldım. ardından mevzuyu çok geçmeden anladım, meğerse gittiğim ev "abilerin" eviymiş.