ibretlik bir hayat hikayesine sahip olan padişah eşidir.
hikayesi muhteşem yüzyılda anlatılandan biraz farklıdır. aslında hakikaten zulme uğramış, mağdur edilmiş bir kadındır.
düşünsenize,
doğduğunuz büyüdüğünüz topraklardan esir olarak ayrılıyor, köle pazarında satılıyorsunuz...
birdenbire osmanlı tahtının varisi şehzade süleyman'ın kadını oluyor, ona bir erkek evlat veriyorsunuz...
şimdi bu durumda aklı olan bir kadın susar, sesini çıkarmaz oturur oturduğu yerde değil mi?
ama yok...
dizide de işlendiği üzre mahidevran hürrem ile kıyasıya bir mücadele içerisine giriyor...
tabii bu durumda başta kanuni olmak üzre hafza sultan ve hürrem'in de hışmına uğruyor. pargalı ibrahim ile de ters düşünce soluğu şehzadesi mustafa ile birlikte amasya'da alıyor...
e be kadın, e be kadın...
hangi osmanlı padişahı monogamik bir hayat sürmüş ki seninki sürsün.
adam budin senin, rodos benim sürekli seferde.
haliyle her çiçekten bal alacak. yoksa o duruma kanuni mi dayanır?
neyse efendim, saraydan uzaklaştırılan mahidevran'ın acıları bununla da bitmiyor.
zaten hayata tek tutunma sebebi olan şehzade mustafa da binbir türlü entrika ile kanuni'ye düşman olarak lanse edilip bertaraf edilince kadıncağız iyice kafayı yiyor...
allah kimseye böyle acılı bir hayat nasip etmesin.
ama kadınların geneli böyle.
bir musibet bin nasihatten efdaldir.
anlayana.
siz siz olun eşinizin ufak tefek kaçamaklarına göz yumun.
kadın kısmının erkeği fazla sıkanı pek makbul değildir. sırf bizim toplumumuzda değil, dünyanın her yerinde bu böyledir.
benden söylemesi...