şemsle mevlana gene sohbetteler, mevlana daha çiğ; şems'e habire birşeyler anlatıp duruyor, şemsse, o ne kadar uzun konuşsa o denli kısa cevaplarla karşılıyor mevlana'yı; en sonunda mevlana dayanamayıp soruyor:
- ben de ilim yok mu ya dost?
şems cevaplıyor:
-vardır elbette, hayli yüklüdür heyben üstelik
mevlana bunun üzerine:
-benim yüklü heybem henüz bataklıktan çıkarılmamış kamışken senin ki çoktan ney olmuştur, o halde neden kısacık üflememelerle yatiniyorsun ya şems' diyor;
şems'in ağzından gene kısa bir cümlecik dökülüyor;
- sendeki ilim bende hal olmuştur çünkü mevlana...
işte ilmihal kelimesi de böylece anlam kazanıyor...