5110 kullanan gencin iphone lu kıza olan aşkı

entry18 galeri
    1.
  1. yok yok, hemen sövmeyin.
    dinleyin bi yol...

    olayı birazcık ajite edebilmek ve bir kısmını götümden atarak sözlüğe yazmam gerektiğini düşündüğüm için 5110 dedim.
    gerçekte 5110 değil telefonum ama yine de onun kadar eski sayılır, samimiyetimle söylüyorum, tam olarak modelini bilmiyorum. ama gerçekten bak, neo'nun ajan smit'ten kaçarken konuştuğu telefonu gör, benimkini görme. öyle bir tarihi eser yani.

    e şimdi sen elinde o telefonla, kime aşık olabilirsin babam bu devirde? bana bunun cevabını bi ver hele. veremezsin, veremezsin anlıyor musun? veremezssiiin...

    2010 yılının ilk ayında, yılbaşı'ndan hemen sonra dehşetül vahşet bir hatun başladı işe. geldiği günün akşamı, şirketin tee öbür ucundaki, yüzünü sadece öğle yemeklerinde gördüğümüz herifleri bizim tarafa topladı. kendisi tam olarak karşımdaki masada çalışıyordu. çalışıyordu derken. yani ojesinden, makyajından, son model iphone'yla yaptığı uzun ve kahkahalı konuşmalardan vakit kaldıkça...

    nasıl oldu bilmiyorum, inanılmayacak derecede tikky olan bu hatuna, elde olmadan gönlüm kaydı. birkaç hafta içinde kendisiyle ilgili faznteziler kurmaktan, hayallere dalmaktan kendimi alamaz olduğumu fark ettim. tabii bu konuda yalnız değilim, şirketin diğer iphone'lu gençleri, hatta kartları da bu çıtırın peşinde.

    ulan niye sürekli iphone diyorum, bilmiyorsun tabii. ne kadar içime oturduysa artık, bütün hikaye iphone üzerine kurulu.
    neyse dur devam ediyorum;

    bir gün iş çıkışında yanaştım ben buna, ar damarım olmadığından mütevellit, ya bi beş dakkan varsa az bi konuşalım deyiverdim. sağ olsun kırmadı beni, hemen yakınlardaki bir cafeye gittik. öğle yemeklerinde de sık sık gittiğimiz bir yer olduğundan, ordaki çoğu garsonla kankayız tabii. ve ben içimden bu durumu nasıl kullanırım diye düşünüyorum. hani aklımca, bak bütün garsonlar beni tanır, meşhur adamım ben.. falan diye artislik yapacağım herhalde.. ne sikime yarayacaksa.

    oturduk ettik, sipariş verdik.. derken, bu meraklı gözlerle bana bakıyor tabii, ne diyecekse allan fakiri, pis fakir, şuna bak.. gibi bir duruşu var. yok, tamam, bana öyle geliyor dedim ve konuya girdim.

    +hani şimdi sen bizim orda işe başladın ya
    -eee
    +ertesi günü bütün şirket bizim ofise toplanır oldu ehehehe
    -nası yhanie?
    +yahu işte, hiç bizim tarafa gelmeyen hasanlar, memetler falan abuk subuk sorular bulup geliyolar
    -?
    +yani işte, hani sen güzelsin ya
    -heeee anladım
    +(inanmak çok zor)
    -bana bakmaya geliolar yhanie
    +işte ben de bu zekana hayranım...

    yok, tabii ki bu son cümleyi söyleyemedim. işte böyle bin bir sıkıntıyla, hem karşı taraftaki anlama güçlüğünden, hem de şahsımdaki gereksiz stresten ötürü yılmaz'ı bir türlü silemedim msnden, bir türlü giremedim konuya.

    halbuse 'yavrum, güzelim, şekerparem, ben senden hoşlanıyorum, bir tur verin mi?' diyeceğim, olacak bitecek. ama yok, diyemiyorum.

    neyse çok uzattık.

    tam lafı oraya getirdim, hani karşı karşıya oturuyoruz ya, ben seni her gün görüyorum, sen de bana arada bir bakıp gülümsüyorsun, sonra yerden bir şey alıyorum, ayakkabımı bağlıyorum ayağına, çatal şov falan yapıyorsun ya, heh işte ben de seni.. diyecektim ki, benim telefon çaldı.

    dülü lülü dülü lülü dülü lü lü lüüüğ nokiea konnektin pipıl...

    -ayh bu ne yha? ahahaha
    +canım bi dakka...

    deyip, bana feysbuktan yeni bir hatun bulduğunu söyleyen annemle az ötede konuşup, hemencecik geldim.
    o hala gülüyordu...

    -ahaha yha milli kusura bakma, yhani yanlış anlama lütfeaan
    +...
    -ayh sinirlerim bozuldu, valla çok özür dilerim
    +yok canım estağfurullah, önemli değil
    -yhani birden ööle görünce şaşırdım ya
    +hak vermemek mümkün değil (ejdadını siktiğimini)
    -çok eski dimi bu ya, markası ne bunun?
    +nokia amına goduum nokia, zoruna mı gitti, çok mu komik? sen portakalda vitaminkene ben gazete kuponuynan alcatel alıyordum amcık...

    tabii ki, tabii ki bu son satır yine içimden geçenler...

    hatun bir müddet özür dileyerekten taşak geçmeye devam etti. ben de art arda; 'estağfurullah canım ne önemi var amına koyayım hakkı abi bi çay versene' deme rekoru kırdım.
    konu dağıldı gitti. gözleri, dudakları, dolgun göğüsleri ve yuvarlak kalçaları artık umrumda değildi. artık daha sosyalist, daha komünist, daha proleter, daha das kapital düşünüyor ve sistemin acımasız çarklarına sövüyordum.

    -yha bak gerçekten çok özür dilerim ama yanlış anlama noolur
    +hakkı abi çay!
    -ya bak eğer yanlış anlamazsan şey diycem
    +hakkııı
    -benim telefonu sana hediye edebilirim, gerçekten bak
    +nerde boynu bükük bir garip görsseeeğğğnnn
    -hani böyle şeylere önem vermediğimi anlatmak için söylüyorum, gerçekten
    +hor görme kim biliiiir iphonu yoktuuuuğrr
    -yanlış anlama yhaniiee

    kaç para ulan bir ayfon?
    0 ...