her ülkenin politik hedefleri olur. uzun soluklu bu hedeflerine ulaşmak için de ellerinden geleni yaparlar. bilindiği gibi türkiyenin hedefi de 2023de dünyanın önde gelen ülkelerinden birisi olmak. olur mu, olmaz mı? şu anda kestirmek gerçekten zor. fakat, bilmemiz gereken, 2023ün bugünden çok da bağımsız olarak gelemeyeceğidir. o yüzden, bugün nasıl bir durumdayız, buna biraz bakıp, 2023 ile ilgili tahminleri bu noktaların ışığında yapmak, bu tahminleri daha gerçekçi kılacaktır diye düşünüyorum.
türkiye, 2011e girerken durum neydi? sorusunu en iyi açıklayan rapor, yılın başında oecdden geldi. makalede en çok eleştirilen ülke, avrupanın lokomotifi olan almanyaydı. oecd ortalamalarını zar zor sağlıyor olmasından dolayı eleştiriliyordu. mesela sosyal adalet puanı-on üzerinden- 6.7 idi. öte yandan eğitim seviyesi açısından incelendiğinde ise 6.3 puanı ancak alabilmişti. listede oecd ortalamasının altında olan ülkeler de vardı tabii ki, polonya, macaristan gibi. fakat, sıralama yapılan ülkelerin en sonunda ise türkiye yer alıyordu. sosyal adaletten 2.7 puan almıştık. yani yazıyla iki nokta yedi. eğitimde ise üç nokta altı puanımız vardı. peki, 2023te dünya devi bir ülkenin toplumun refahı konusunda bu kadar acz içinde olması sizce normal mi? tabii ki değil.
bir de ekonomi açısından bakalım isterseniz. fakat gayri safi yurtiçi hasıla ekonomiciliği yapmadan, yani sosyal dengelerin ekonomiye yansıması bakımından bakmak lazım. zaten diğerlerindeki durum yıllardır tartışılıyor. önce biraz rakamlara bakalım:
asgari ücret: 630 tl civarı
otobüs: 2tl(ankara)
dolmuş 2.4 tlye kadar
benzin: 4 tl
1 kg kıyma 25 tl
ekmek: 50 kuruş
otomobil: çoook pahalı
şimdi bu rakamlardan fiyatların nerelere ulaştığını zaten fark ediyoruz. dünyanın en pahalı benzini, otomobili hepsi bizde. bunlar zaten alıştığımız söylemler. bir de işin asgari ücretle geçinen aile kısmına bakmak lazım. ailede bir baba düşünelim, dört kişiyi geçindirmesi gerekiyor. eğer olur da ailenin hepsini tek başına geçindirmek gibi bir durumu oluşursa, ailedeki üç kişinin okula ve işe gittiğini düşünerek, ayda sadece 300 tl otobüsle ulaşıma vereceklerdir.(umarım iki otobüse binme gibi bir durumu oluşmuyordur, o zaman bitti asgari ücret.) kalan 330 tl parasıyla artık kirayı mı öder, eve ekmek mi alır bilmiyoruz. fakat bildiğimiz tek şey varsa, o da 25 tl olan eti sofraya getirmek, bu kişilerin gözünde bir lükstür.
diğer yandan kayıt dışı ekonomide yine dünyanın en iyilerinden birisiyiz. evet, her ülkenin kayıt dışı ekonomiye ihtiyacı vardır ki, kriz zamanlarında içeride para akşını sağlayabilsinler. mesela, isveç bu yüzden yüzde on kayıt dışı ekonomiyle geçiniyor. avrupanı türkiyesi italyada bu rakam yüzde yirmi civarlarında. türkiyede ise yüzde elli. bu ne demek oluyor? devlet, ülkenin toplam gelirinin ve beşeri sermayenin yüzde ellisini topluma döndürebiliyor. bu ülkede çalışan insanların yüzde otuzu civarı, güvencesi olmadan çalışıyor demek. yani 2023te lideriz ama liderliğimize 12 yıl kala, hala vergilerini toplayamayan, dolayısıyla tüyü bitmemiş yetimin, hakkının tamamını alamadığı, yeterince hizmet görmediği bir durumdayız.
peki, yargı sürecimiz nasıl? devletin temel görevlerinden olan geç kalmadan objektif adaletin gerçekleşmesi konusunda türkiye için pek de olumlu konuşamayız. öncelikle, herkesin yargı üzerinde şaibe iddiaları oratada. bugün iktidarda olanlar da, muhalefet de olanlar da, apolitikler de, hepsi yargının objektif çalışmadığını söylüyorlar ve maalesef ki, bu durumun düzelmesi için bir gelişme gösteremiyoruz. amerikan filmlerinde hep görürüz, dava süreci bir ay ya da en geç yarım yılda biter. türkiyede ise bu davalar uzun uzun devam eder. eğer yarım yılda biterse davanız, gerçekten çok şanslısınızdır. 2023te lider olacak bir ülkenin, zaman aşımından dava düşürme şampiyonu olması da şüphesiz önemli bir noktadır.
spora bakalım diyelim. takımlar bazındaki başarılar bazen geliyor, bazen gelmiyor, orası önemli değil. önemli olan spor tesislerinin durumları. çünkü, gençleri sokakta başıboş dolaşmaktan, uyuşturucu ya da diğer maddelerin bağımlısı olmaktan koruyan bir araç bakılıyor genelde spora. orada da almanyanın standartlarının 12de 1iyiz. 12 yılda 12 kat arttırılması zor tabii ki bu işlerin. dünya liderliğine göz diken bir ülkenin gençlerinin kahvehanelerde ömürlerini çürütmesinin ne kadar acı verici olduğunun farkındasınızdır umarım.
toplumsal ayrımcılık ise had safhada 2011in türkiyesinde. hala insanların başına ne taktığıyla ilgileniyoruz. kimsenin birbirine tahammülü kalmamış durumda. sünnilerle aleviler,türklerle kürtler, kemalistlerle muhafazakar islamcılar, zenginlerle fakirler ve toplumun diğer kesimleri sürekli birbirlerine öteki gözüyle bakıyorlar. güneydoğudaki meseleler hala çözülmüş değil. ne şiddet çözülebildi, ne de haklarla ilgili sağlıklı bir zeminde tartışma gibi bir olasılığı var türkiyede. devlet, bir taraftan eli kanlı teröristlere tepki koyamazken; diğer taraftan orada yaşamaya çalışan insanlara el uzatabilmiş durumda değildir.
demokrasi anlayışımız da, hala kömür demokrasisi dediğimiz sistem üzerinden devam etmektedir. fakat, siyasi partilerle ilgili asıl eleştirim ise, sloganlarla seçim kampanyalarını devam ettirip, politikalarını ikinci plana atıyor olmalarıdır. halkı, yanlı da olsa bilinçlendirmek amacıyla yapılan mitingler, aslında toplumsal ayrışmayı arttırmak için gaz verme çabalarında öteye gitmiş durumda değil.
işte 2023e 12 kala türkiyenin durumu budur. olur mu? olmaz mı? tabii ki bir şey söyleyemeyiz. fakat bu gidişatla pek de olsaı görünmüyor dünya liderliği. lider olamayacağız diye, gücümüze güç katmayı bırakmak gibi bir yanlış anlaşılma da olmasın. fakat, eğer 2023e böyle bir somut liderlik konuluyorsa, özellikle sosyal adalet konusu birinci planda olmalıdır. haa, belki çin gibi, hindistan gibi süper güç olmak istiyoruzdur; o zaman sıkıntı yok!