kürt kökenli olduğu için bu şekilde anılabildiği gibi, "nurs" köyünde doğduğu için daha çok said i nursi şeklinde bilinen müçtehid.
kürt olmasına rağmen ırkçı tavırlardan sakınmış, dini birliği diğerlerinin önünde tutmuştur. ayrıca dini ilimler ve fen bilimlerinin bir arada okutulduğu bir üniversitenin kurulmasını hedeflemiştir.
nitekim gözü kara milliyetçiliği cahiliyye devrinin kalıntılarından olduğunu savunmuştur:
Eğer derseniz: Sana Said-i Kürdî derler. Belki sende unsuriyetperverlik* fikri var; o işimize gelmiyor.
Ben de derim: Hey efendiler! Eski Said ve Yeni Said'in yazdıkları meydanda.Şahit gösteriyorum ki, ben "islam, Cahiliyetten kalma ırkçılık ve kabileciliği ortadan kaldırmıştır."ferman-ı katîsiyle, eski zamandan beri menfî milliyet ve unsuriyetperverliğe, Avrupa'nın bir nevî firenk illeti olduğundan, bir zehr-i katil* nazarıyla bakmışım. Ve Avrupa, o firenk illetini islam içine atmış; ta tefrika* versin, parçalasın, yutmasına hazır olsun diye düşünür. O firenk illetine karşı eskiden beri tedaviye çalıştığımı, talebelerim ve bana temas edenler biliyorlar. *
***
Ey efendiler!
Ben, herşeyden evvel Müslümanım ve Kürdistan'da dünyaya geldim. Fakat, Türklere hizmet ettim ve yüzde doksan dokuz menfaatli hizmetim Türklere olmuş ve en çok hayatım Türkler içinde geçmiş ve en sadık ve en halis kardeşlerim Türklerden çıkmış. Ve islamiyet ordularının en kahramanı Türkler olduğundan, meslek-i Kur'aniyem cihetiyle, her milletten ziyade Türkleri sevmek ve taraftar olmak kudsî hizmetimin muktezası* olduğundan, bana Kürd diyen ve kendini milliyetperver gösteren adamların bini kadar Türk milletine hizmet ettiğimi, hakîki ve civanmert bin Türk gençlerini işhad edebilirim.
Hem, heyet-i hakimenin ellerinde bulunan otuz-kırk kitabımı, husûsan iktisat, ihtiyarlar, Hastalar Risaleleri'ni işhad ediyorum ki; Türk milletinin beşten dört kısmını teşkil eden musîbetzede, fakirler ve hastalar ve dindar müttakîler taifelerine bin Türkçü kadar hizmet eden o kitaplar, Kürdlerin ellerinde değil, belki Türk gençlerinin ellerindedirler.
Tarihçe-i Hayat | Üçüncü Kısım : Eskişehir Hayatı | 202-235