Evden çıkılır, minibüse binilir, merkeze gidilir, minibüsten inilir..Minibüsten inildikten sonra ayakların her zaman gittiği alışılmış yoldan yürünür, yürünür, yürünür..taki akla garip şeyler gelene, o garip şeylerden zihinde garip şekiller yapmaya, dahası o garip şekilleri ve kelimeleri varoluş felsefesiyle birleştirmeye tam hipnotize olana dek...böylece hipnotize halde yürünür..ayaklar artık ezbere bildiği yolu değil, bildiğin dümdüz gitmektedir. banka zaten çoktan geçilmiştir. düşünceler güneş ışığı çıplaklığında belirirken, gözler önde baş yere eğik şekilde yürüme pozisyonu değiştirilmemektedir, düşünceyi manipüle eden hiçbir şey yoktur, ta ki düşüncelerden uyanıp kendini bir toprak yolda bulana kadar..
Bünye zaten kullanılmaktan malfoş olmuş beyne bir darbe daha indirir ve bunun bir işaret olabileceğini düşündürtür, buraya beni ayaklarım getirdi, kesin birşeyler olmalı der, bulduğu ilk sokağa aynı mallıkla dalar..karşısına ilk çıkan yazı bir pavyon tabelasına aittir..*
bünye bundan da anlam çıkaramaz, ama pavyona girmeye g.tü yemez, zaten kocaman kocaman adamların tespihli elleri biraz daha düşünce bulutlarının peşine takılırsa başına neler getirebileceğini işaret etmektedir. kendisellikten sıyrılıp g.t korkusallık moduna geçilir, beyne ve düşüncelere düzen verilir, bulutlar dağılır, silkelenilir ve topuklayarak kimbilir hangi cehennemde kalmış bankanın yolu tutulmaya çalışılır..düşünceler mi?..
bir daha geldiklerinde elimde sopa hazır bekliyor olacağım..