sahildeki kız

entry22 galeri
    13.
  1. ---spesyunek-- bu yazı, 1 sene öncesinde bir öykünün devamıdır. bu öykü böyle bitmemelidir..

    ***
    --ilker--
    bembeyaz ışıklar arasındaydım, güneşten daha parlak, ay yüzlü ada'mdan daha güzel bir ışıktı. sanki ben burda oldukça o ışık da sonsuza dek benimle kalacaktı. aslında sanki o ışık bendim, o ışık benimdi. arada bir açılıp kapanan avuçlar görüyordum. ışığım o avuçlar açılınca artıyor, kapanınca azalıyordu. ama bir çift avuç vardı ki; o hiç kapanmıyordu sanki, bir de kocaman bir ışık topu vardı. benim ilk başlarda sonsuz sandığım ışığımdan bile daha fazlaydı o ışık topunun nuru. bir avuç içi kadardı, ama öylesine parlaktı ki; göremiyordum, içindeki şeyi göremiyordum.

    artık o yerde, ışıklar arasında sadece o ışık topu takılmıştı gözüme, sürekli onu düşünüyordum ama içindeki şeyi bir türlü göremiyordum. ve hatta o ışık topu nedir kimindir onunla da ilgilenmiyordum. tek düşündüğüm oydu. ama ne düşündüğüm belli değildi ona dair. düşüncesizliğim bile onun oldu zamanla.

    burda, ışıklar arasında herşey çok güzeldi. zaman denen şeyi unutmuştum. güneşi de öyle. merak ediyorum acaba güneş, ışığımı kıskandı da bana sırt mı çevirdi.. bambaşka şeyler vardı sanki hayatımda daha önceleri, ama ışık öylesine güzeldi ki; bananeydi bambaşkalardan, bananeydi ötekilerden, ışığım büyü gibiydi, ben büyücü bile olmaya razıydım, yeter ki ışığım sönmesindi... öylece yaşayıp gidiyorduk, öylece ışıyıp duruyordu, ve öylece nurunu yansıtıyordu o bir avuçcuk ışık topu..

    avuçlar hala açılıp kapanmaya devam ediyordu, bense düşünmeye, seyretmeye, hayran olmaya, ve doyumsuz bir hazza...

    ***

    1 hafta öncesi...

    -yücel-

    ilker evden çıkalı yarım saat olmuştu.. yanımı dönmüş uyumaya çalışıyordum, ama tek bırakmıştım onu, hak mıydı bu?

    -tam da en zor anında onu yanlız bırakmamalıydım, evet ya bırakmamalıydım.
    -hem dostlar da ne içindir canım?
    -evet evet durma yücel hadi kalk
    -ama kendisi çözmesi lazım artık bazı şeyleri

    susmuyordu bir türlü kafamda sorular ve hak verişler. dayanamadım, dayanamazdım. giyindim ve çıktım yola. eh be ilker yine düştük peşine iyi mi..

    -aradığınız kişiye şu an ulaş...

    kapatmıştı telefonu. yollarda sordum tanıdık birkaç yere, yoktu hiçbiryerde yoktu. evin civarındaki sokaklarda amaçsızca dolaşırken yolun sıkıcı olmasını engelleyen düşünceler dolanıyordu beynimin sokaklarında:

    ''nereye gittin be, içimdeki şu anlamsız sıkıntısı olmasa hiç düşmem ya peşine. ah ah dedim ben eylül'ü bırakma diye. yok yok ne zaman dinledi ki. ne zaman nasihat vermedim ki. 1 musibet 1000 nasihatten iyidir derler. aman olum ağzımdan yel alsın ne diyorum ben...''

    yine aradım ilker'i:

    -aradığınız kişiye şu an...

    hiç bu kadar tiksinmemiştim bu sesten. aslında istemsizce aradığım zamanlarda içime soğuk su serpiyordu ama, bu farklıydı bu sefer farklıydı içimdeki şey. bulmalıydım ilker'i hem de hemen..

    10 sn. ya geçti ya geçmedi ki; kulağımdaki telefondan bir ses geldi:

    -alo, efendim yücel?

    bu ses, ada'nın sesiydi. sanırım istemsizce ada'yı aramıştım. aslında eylül yanlısıydım ama şüphe merak her zaman yenerdi insanı, yine öyle olmuş, ada'yı aramıştım..

    -ada, ilker, ilker'i bulamıyorum.. evden çıktı. şimdi yok hiçbir yerde. içimde bi sıkıntı var. senin yanında mı?
    -hayır, ben de ulaşamıyorum. ve üstelik benim de içim çok kötü. allah'ım nerde bu ya!!
    -dur bir de eylül'ü arayım belki o bil..
    - eylül mü?

    kesmişti sözümü. bekledim. ada'dan gelecek cevabı merak ediyordum. insanın kendiyle olan savaşıydı sanki. bi tarafta o kız, öteki olan kız, diğer tarafta ortada olmayan sevdiği adam. ve tabi ada için en kötü tarafta da; ya o'nun yanındaysa korkusu...

    -tamam ara, bana da haber ver nolur...

    ***
    --eylül--
    allah'ım nerde bu ilker? niye kapalı telefonu? aslında aramamam lazım biliyorum. hiç aramadım ki böyle giden birini, hele ki beni sevmediğini söyleyen birini.. ama ya bu içimdeki sıkıntı? hiç böyle olmamıştım dhaa önce. ne kötüymüş.. acaba aşık mıyım ben ona. ama daha 1 ay oldu. oooofff aklımdaki bu şeyler bitmicek mi..

    telefon! allahım nolur ilker olsun..

    -eylül sen misin?
    -be..benim yücel.
    -ilker, ilker yok. yanında mı nolur yanımda de.
    -yok, ben de arıyorum. ve içim çok kötü ya.
    -senin de mi! allah'Im bu nasıl bişeydir aklıma mukayyet ol.
    -korkutma beni noldu ya?
    -ya ada'yı aradım onun da içi kötü orda da yok.. evden çok kötü çıktı yarım saati çoktan geçti.
    -...

    bi anda ayaklarım boşaldı, yere yığıldım..

    telefonu zar-zor aldım ve yücel'e

    -tamam

    diyebildim, kapattım. hazırlanmaya koştum. sahildeki kızdım ben. sahilde olmalıydım yine, birşey beni oraya çekiyordu..

    ***
    --yücel--
    -tamam

    dedim eylüL'e ve kapadım. ada'yı aramalıyım; artık birşeyler yapmalıyız..

    -alo ada
    -yücel?
    -yok orda da yok.
    -...

    ***
    --ada--
    orda da yoktu.. allah'Im sevinmeli miyim üzülmeli miyim? nerde bu? ne bende ne onda? ilker beni çok seviyordu. yaşamak gibi seviyordu. yaşamın tüm tatları benmişim gibi seviyordu. güneşi gözlerimde arıyor, geceyi göz kapaklarıma benzetiyordu. avuçlarımdan ısınıyor, kalbimden ruhuna enerji buluyordu. ama ben, ben ne yaptım ilker'e.. neler yaptım.. ama o da eylül'e gitti hemen. ah salak kız hala kindarlık mı yapıyorsun. sus artık sus.

    bir an düşüncelerime dalmıştım ama zaman yoktu, yapamazdım vakit kaybedemezdim. çünkü anlamıştım: ilker hayat enerjisini sevincini, yaşama amacını yitirmişti.. orda olmalıydı, boşlukta kaldığı zamanlarda ayaklarını yere çeken, kalbini durmaktan engelleyen o yerde, sahilde olmalıydı.. ama bu sefer farklıydı, bu sefer kötüydü, bu sefer sanki çok şeylere gebe gibiydi..

    ***
    --yücel--
    ne eylül'de ne ada'da.. iyi de bu çocuk ikisi arasında yaşıyordu.. eğer orda yoksa? yaşam çizgilerinin dışındaysa? nerde ki bu? yok hayır olmaz olamaz. aklıma gelen şey olmaz. dayanır ilker'im. güçlüdür. o sahil... her şey orda bombok oldu. orda, kesin orda, allah kahretsin kesin orda..

    -koş yücel, koş...

    ***
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük