Türkçenin konu edildigi ortamlarda konusmaların agırlık noktasını
dildeki yabancı kelimeler olusturur. Bizde yabancı kelime denilince genel
olarak dogu kökenli kelimeler akla gelir. Dogu ve batı dillerinden Türkçeye
geçen ekler üzerinde pek durulmaz. Kelime gruplarının yabancılıgı,
cümle kuruluslarındaki bozulmalar, anlamlardaki degismeler dikkat çekmez.
Yabancı kelimenin deyimlerdeki, atasözlerindeki yeri de göz önünde
bulundurulmaz.
Konunun bir baska boyutu, bulunan karsılıklarla ilgilidir. Karsılık
ararken bütün türevler göz önüne alınarak degerlendirme yapılmaz. Bu
durumda da bulunan karsılık eski karsılıklarıyla bir arada yasar. Önerilen
karsılıgın yabancı kelimenin anlam inceligini karsılamadıgı, kullanımda
aksama yarattıgı baslıca karsı çıkıslardandır. Reseptör için almaç kelimesinin
türetildigi bilim adamına hatırlatıldıgında alıstıgı reseptör, almaç bir
türlü yakıstıramaz. Kimyacı, analizinden vazgeçemez; onun karsılıgı olan
çözümleme sözünün artık kalıplasmıs birtakım deneylerin adında geçtigini
savunarak karsı çıkar. Çözümleme bir yandan dogu kökenli tahlil kelimesinin,
öte yandan batı kökenli analizin karsılıgı olarak gösterilmistir. Türk
dili ve edebiyatı ögretmenlerinin bir bölümü cümle tahlili, bir bölümü ise
cümle çözümlemesi terimini kullanır. Cümle çözümlemesi yerine cümle analizi
terimini kullananlar da yok degildir. Simdi üniversitelerde yükselme ve
atama islemleri için ögretim üyelerine getirilmis olan hakemli veya uluslararası
dergilerde yayın yapma islemlerinde geçen atıf analizi terimi ile analiz
bu kez baska bir alanda kullanıma girdi. Bu islemlere baglı olarak duymaya
basladıgımız bir terim de editoryaldır.
Türkçelestirme çalısmaları içinde benzeri pek çok sorun yasanır. Her
an bir baska kesimden olumsuz bir çıkıs beklenebilir. Bilen de bilmeyen de
ise karısır. Türkçe köklere, Türkçe eklere dayalı, kurallı, anlamlı karsılıklar
türetirsiniz, bu kez ilgili devlet adamları karsı çıkar.
Bunlar yaklasık elli yıldır ülkemizde gündemi mesgul eden. Bu tutum, Türkçe türetmelerin
öne çıkmasını engelleyen sebeplerdendir. Yapıca kurallı olmayı savunurken,
kurallı olanlar degil, yapıca kuralsız olanlar dilde yer eder. *s bir merkezden
yürütülemediginden ve türetilen kelimelere her kesimin karsı
çıkması mümkün oldugundan sorunlar devam eder.
Aydınlarımızın genel olarak üzerinde durdugu konu dildeki kelimelerin
yabancılıgıdır. Yabancılıktan da anlasılan sey, batı kökenli kelimeler
degil, dogu dillerinden Türkçeye geçen kelimelerdir. Günümüzde Türk
aydınında hâkim olan düsünce budur. Dogudan geçen kelimelerin hangilerine
karsı çıkılması gerektigi üzerinde düsünülmez. Dogu kökenli kelimenin
dilde kazandıgı anlam incelikleri, kullanım sıklıgı göz önüne alınmaz.
Bulunan Türkçe karsılık ise begenilmez.
Zaman zaman bu saplantıyı gören bir bakan, milletvekili, mühendis,
ögretmen, doktor, yazar veya herhangi bir aydın kisi hiçbir dilin saf olmadıgını
ileri sürecek olsa, bu açıklama tepkiyle karsılanır. Dile girmis, yerlesmis,
Türkçenin ses özelliklerine uymus, dilde bir kavrama karsılık olmus,
yeni anlamlar kazanmıs dogu kökenli yabancı bir kelimenin dilden
çıkarıldıgında, karsılık olacak bir sözün bulunmayacagı dikkate alınmaz.
*sin asıl garip tarafı bu karsı çıkıs, dogu kökenli kelimeler için sürdürülürken
batı kökenlilere yesil ısık yakılır. Türkçede karsılıgı olsun olmasın, her
dogu kökenli kelimenin yabancılıgı fark edilince aydınımız bundan rahatsız
olur. Dogu kökenli kelimeler kadar dilde eski olan Türkçedeki Rumca,
*talyanca veya bir baska dilden girmis kelimelerle kimse ilgilenmez. Toplumumuza
yön veren aydınlarımızın Türkçe karsısındaki duyarlıgı genel
olarak saglam bilgilere dayanmaz. Pek çok aydınımız tohum, temel, kurus
kelimelerinin yabancı oldugunu bilmez. Öte yandan Türkçe kılavuz kelimesinin
yabancı oldugunu kösesinde yazan yazarımız vardır.
Günümüzde baslıca sorunun batı kökenli kelimeler, ekler, tamlamalar,
kelime grupları oldugu bir türlü gerektigi biçimde gündeme getirilemiyor.
Batı dillerinden giren yabancı kelimeler tepki çekmiyor. 1940'lı yıllarda
baslayan ve giderek hızını artıran batı kökenli kelimelerin dile dolusmasına
aydınlarımız duyarsız kalıyor. Yalnızca batı kökenli kelimelerle
degil, bu dillerden geçen yabancı ön ve son ekler, yabancı kelime gruplarıyla
da aydınlarımız ilgilenmiyor. Dilin çeviri dil olma yoluna girmesine,
artık tamlamaların bile ters kurulduguna dikkat edilmiyor. Türk aydını
Bugün kar yagsın isterdim örneginde oldugu gibi batı dillerinin etkisinde
gelisen cümle kalıplarının giderek yaygınlastıgı üzerinde durmuyor. Batıdan
giren bu tür kelimeleri halkın anlayıp anlamadıkları ise hiç söz konusu degil.
Söz hazinesi iyice daralmıs olan ögrenim çagındaki gençlerin bu
tür kelimelerin akını karsısında sıkıntıya düsmeleri, onları rahatsız etmiyor.
Özellikle terimlerde görülen yabancı kelime akınının egitim dilini
yabancılastırdıgını görenler bu gelisme karsısında sessiz kalıyor. Bunun,
günün birinde egitim dilini bir yabancı dilde yapma zorunlulugu doguracagı
hesaba katılmıyor.