bu hastalık, hiç bir fizyolojik neden olmadan herhangi bir organımızın işlevini kısmen veya tamamen kaybetmesi şeklinde kendisini gösterir. yani doktora git ne olduğunu anlayamaz. mesela duyma sorunu çeken bi insan doktora gittiğinde bir sorun görülmez. ancak nörolojik bi test yapıldığında sorun anlaşılır. sorun, hasta sese karşı vücudun vermesi gereken doğal tepkiyi engelleyebilmiştir. kesin bir tedavi süreci yok sanırım. hasta kendiliğinden iyileşiveriyor.
yukarıdaki hastalığa benziyor ama bunda işlevsel bir bozukluk yok, hasta sürekli bir yerlerinin ağrıdığından veya acıdığından şikayet ediyor. mesela benim anneannemin bir iddiası var, köyde tarlada toprağı eşelerken bi fidanı koparmış, anında alnına bişey bi bıçak saplamış. o tabi cin bıçak sapladı falan diyor ama bahsettiği şey tam olarak bu.
ağrının veya acının nedenini fizyolojik olarak bulmak imkansız.
tabi bu ağrı hastanın daha çok ilgi ve sevgi görmesini sağlıyor olabilir.. bu nedenle de süreklilik gösterebilir.
çok sık rastlanmaz. sürekli "ben müthişim, eski toprağım, bana bişey olmaz" derler. bu sözler onların hastalık kaygılarından kaçınması için ego'nun uyguladığı bir savunma mekanizmasıdır. bu davranış bozukluğunu yaşayan bireyler hastalansalar dahi doktora gitmezler. genelde "kanser,kalp hastalıkları veya iltihaplanmalar" yüzünden ölürler.
hiper'in tam tersi. sürekli ağrılardan sağlık sorunlarından şikayet edip, her fırsatta soluğu hastanede alırlar. psikojenik ağrılardan farklı olarak bunların sürekli farklı yerlerinden şikayet ederler. bütün ilaçların isimlerini bilir sürekli farklı farklı ilaçlar içerler.