Kendi yazdığım ve bir forumda yayınladığım hikayeyi size takdim etmek istiyorum.
Not: uzundur...
hikaye adı: törkiş delayt
bölüm 1
Çok güzel bir günde 19 yaşındaki bir delikanlı evde bavullarını hazırlıyordur. Mayo, giysi vebenzeri şeylerini bavula doldurur. Hala bavulda büyük bi boşluk vardır. Bavulun geri kalanınıda çok sevdiği Lokumlarla doldurur. Evinde bir sürü lokum cinsi vardır. Bu bahsettiğimiz arkadaşın adı ise Kerim'dir. Kerim tatile gitmek için hazırlanıyordur. Planında ramazandan önce dönmek vardır. Yani 1 ay orda kalacatır. gideceği yer ise Alanya'dır. Bavulunu hazırladıktan sonra arkadaşıyla buluşur. 2 arkadaş gideceklerdir tatile. Annesiyle vedalaşıp otobüse biner Kerim. Arkadaşı Hasanda Ailesine veda edip otobüse biner. 15 saatlik bir yolculuktan sonra Alanya'ya varırlar. Ordaki herhangi bi pansiyona yerleşirler. Kerim ve Hasan çok mutludurlar. Kerim uzun zamandır bu tatili bekliyordur. Çocukluğundan beri tatile gitmiyordur. ilk kez istanbuldan bukadar uzaklaşmıştır. Kerim serinlemek için bir duş alacağını söyler. Allah'tan bu pansiyonda her odada küçük bi duşakabin vardır. Ama tuvalet ortaktır. Kerim banyoya girer ve suyu açar. Soğuksu rahatlatır onu. Su damlaları gözüne gelince gözünü silmek için elini kaldırır. Fakat bi türlü eli yüzüne gelmemektdir. Sonunda koluyla siler. Ama ne görsün. Eli yok. Diğer eli yerinde. Ama sol eli yerinde yok. Vargücüyle çığlık atarak duşakabinden fırlar...
bölüm 2
Elinin yerinde olmadığını gören Kerim duşakabinden dışarı fırlar. Hasan Kerimin çıplak bi şekilde kendine doğru koştuğunu görünce korkudan yandaki odaya girer. Tabii yaka paça dışarı atılır. Kerim ise üstüne yorgan almıştır. Ama şaşkın şaşkın ellerine bakıyordur. Hasan kızgın bi şekilde ne yaptığını sorar. Kerim duş alırken sol elinin yerinde olmadığını anlatır. Hasan '' güneş başına geçmiştir, veya soğuk su çarpmıştır. Bi şey olmuştur ben doktor değilim. Ama şuan elin yerinde olduğuna göre hadi denize gidelim. '' der. Kumsala vardıklarında büyük bir kalabalıkla karşılaşırlar. Ama iki arkadaş kara denizlidir. Onlar için fark etmez. Derinlerde yüzerler, sakin sakin yüzerler. Kumsalda elinde buz çantalarıyla dolaşan bi adam vardır. Dondurma isteyen diğe bağırır. Genellikle hep aynı marka dondurması vardır. Kumsalda sıcaktan bunalan insanlarda almaktadırlar. Kerim uzaktan bu adamı görür ve Hasan'a dönerek '' gel 2 dondurma alak. biraz sernliyek '' der. Dondurmacının yanına tam geldiklerinde genç bir kız dondurmacının yanına gelir. Kızın giysileri normaldir. Uzun bir etek, ve süğeter. Her halinden bir tatilci değil yerel halktan olduğu anlaşılmaktadır. Dondurmacıya '' Remzi abi annem bize bi uğrasın dedi senin için '' der. Dondurmacı '' Bitti sayılır dondurmalar. Bitince gelirim. '' der. Kız gider . Dondurmacı Hasan ve Kerim'e dondurmaları sattıktan sonra başkalarına satmaya devam eder. Hasan dondurmayı açıp yemeye başlar bile. Kerim sol eliyle dondurmayı tutar. Tam sağ eliyle açacakken bu seferde sağ elinin yerinde olmadığını anlar. Ve çığlığı basarak yerinden fırlar ...
bölüm 3
Yerinden fırlayarak kumsalda koşmaya başlar. Çığlık atıyordur aynı zamanda. Hasan Kerim'in üstüne atlar. (Hasan kilolu bir arkadaşımız) Ve Hasan böylelikle Kerim'i durdurur. '' Ne oldu ?? '' diye kükrer Hasan . Kerim'in ağzından '' Elim !!! '' kelimesi çıkar. Ama eli yerindedir. iki elide yerindedir. Hasan Kerim'e bi tokat patlatır. '' Bu gün 2. kere oldu !! Hem senin yüzünden dordurmamı rahat rahat yiyemedim !!! Ceza olarak senin dondurmanıda ben yiyeceğim !!! '' der Hasan. Ve iki dondurmayıda tek eline alarak yalamaya başlar.
Kabin'e girip üstlerini giyinirler ve kumsaldan dışarı çıkarlar. Hasan '' Bi midye yeseydik keşke !! '' der havaya bakarak. Kerim cüzdanını çıkarır ve sinirli bir şekilde '' Ne kadardır o ? '' der. Hasan '' hayır ben öyle sokak satıcılarından yemem. Ben restorantda yerim sadece. '' der. Kerim şaşkın şaşkın Hasan'a bakarken birden adamın biri Kerim'e yaklaşır ve cüzdanı kaptığı gibi koşmaya başlar. Kerim ve Hasan koşmaya başlar. Kerim bağırır :
Kerim: Cüzdanımı ver Allah'sız !!!
Hırsız: Ya git bi peşimden !!
Kerim: Lanet olasıca herif !!!
Hırsız: Adam gibi sövsene lan !!
Kerim: Mod sadece buna izin veriyo valla .
Uzun bi kovalamaçdan sonra Kerim yere çakılır. Yol öyle taşlıdırki yüzü kan içinde kalmıştır. Ama bi tuhaflık vardır. Bu seferde ayağı yoktur. '' Yeter ama ! '' diyerek ağlamaya başlar. Bu sırada ona doğru biri yaklaşır.
bölüm 4
Yaklaşan kişi o gün gördüğü kızdır. Kızın annesi Hasan'a Kerim'i kucaklamasını ve dükkanlarına götürmesini ister. Orda Kerim'in yaralarını temizlerler. Kafası biraz çatladığı için oraya bez yapıştırırlar. Ardından taksiyle polikliniğe giderler ve dikiş atılır kafasına. Kadın ve kızına teşekkür ettikten sonra dükkanın önünde dondurmacı abiyi görürler. Dondurmacı abi Kerim'i hatırlamaz ama nezaketen bir '' Noldu başına kardeşim ? '' diye sorar. Kerim '' Düştüm '' der. Dondurmacı nasıl diye sorunca Kerim kıza rezil olmamak için ayağı takılıp düştüğünü söyler. Ve pansiyona geri dönerler. Aradan bir hafta geçer ve o bir hafta içinde 20'den fazla kez bir organı kaybolur. Bazen gözü, kulağı, kolu, bacağı, burnu, dili, ayakları ve elleri. Sonunda internette bunu araştırır. Ve bir doktorun sitesine girer. Sitede doktorun böyle acayip şeyleri tedavi ettiği yazıyordur. Kerim içinden '' Denemeliyim, yetti artık !!! Ya bu doktor beni tedavi edecek, yada beni bu hale getiren yazarı ve bu durumdan hoşnut olan okurlarını dövecem !! '' der. Sitede doktorun Erdemli'de olduğu yazıyordur. Pansiyoncudan arabasını ister. Ve Alanya'dan Erdemli'ye kadar gider. Kerim yoldayken pansiyona biri girer.O kişide o pansiyonda kalmaktadır. Hasan'la karşılaşırlar. Hasan adamı tanır. O adam dünki hırsızdır. Hasan vargücüyle hırsızın üstüne atlar. Ve böylelikle Hasan ve hırsız arasında bir güreş başlar.
Kerim Erdemli'ye varmıştır. Doktorun ofisini arar. Ve orayıda bulur. içeri girdiğinde 32 diş gülümseyen doktoru görür. Karşılıklı otururlar. Doktor '' Sorununuzu anlatın Kerim bey . '' der. Kerimde sinirli bi şekilde Alanya'ya geldiğinden beri başına gelen tuhaflıkları anlatır. Doktor dinler ve bir sonuca varır. Sonucunu Kerim'e de söyler: '' Kerim bey, çok nadir karşılaştığım bi olay bu. Yavaş yavaş yokolmaya başlıyorsunuz. Tabii çözümüde var !! '' der.
bölüm 5
Doktor anlatmaya başlar :
'' Bakın Kerim bey , bu çok nadir karşılaştığım bi sorundur. Ama tam olarak bi hastalık değildir. insanlar çift yaratılır. Ama normalde o çiftler farklı zamanlarda yaratıldığı için bir sorun teşkil etmez. Ama eğer çiftler aynı yıl, aynı gün, aynı saat ve aynı saniyede doğarlarsa sorun çıkar. birinizden biri yokolacak. Eğer el atmazsanız ikinizde yokolacaksınız. ''
Kerim merakla sorar :
'' Peki tedavisi nedir ? ''
Doktor anlatmaya başlar :
'' Dediğim gibi bu dünyadan birinizin gitmesi lazım. O yüzden senin yapman gereken şey, çiftini bulup ÖLDÜRMEN !!! ''
Kerim konuşur :
'' Ama başka yolu yokmu ?? Hapse filan girerim sonra ! Hem zaten nerden bulacam çiftimi ? Ben okurları dövsem sorun çözülmezmi ? ''
Doktor anlatır :
'' Hayır düzelmez. Muhtemelen onunda başına aynı olaylar geliyordur ve muhtemelen sebebini ve çözümünü bilmiyordur. O yüzden sen biraz daha şanslısın. Çünkü Türkiye'deki tek bu konuyla ilgilenen doktor benim ve banada öyle biri gelmedi. Yani şuan hiç bişey bilmiyor. Onu temiz bi şekilde öldürmen gerekiyor. Zaten cesedi yokolacak. Hem okurları dövme biri Çete Lideriymiş. Çiftini ise çağımızın icadı ile bulacağız. Feys ... ''
Doktor sözünü tamamlayamadan içeri bi adam girer. Adam Kerim'in tıpatıp aynısıdır. Adam koridordadır. Doktor tam koridorun önünde olduğu için adamı görebilmektedir. Ama Kerim duvarın arkasında olduğu için görememektedir. Adamda Kerim'i görememektedir. Doktor, Kerim'e dolaba girmesini söyler sessizce. Derken içeri giren adamın gözleri yok olur. Biraz öyle durur. Kerim dolaba girer. Biraz sonra kendiliğinden düzelir. Adam artık çok alışmıştır halinden bellidir. Hiç panik yapmamaktadır. Ve Doktor'un önüne oturur adam ...
bölüm 6
Kerim'in çifti Doktorun önüne oturur. Hemen konuya girer : '' O nerde ? Buraya geldimi ? '' . Doktor biraz korkarak '' kim ? '' diye sorar. Kerim'in çifti sinirli bir şekilde '' Bana bak doktor, bana oyun oynama !! Yoksa seni öyle bi döverimki, tavuk reklamındaki gülen kıza dönersin !!! '' der. Doktor anlamamakta ısrar eder. Kerim'in çifti dayanamaz ve '' ÇiFTiM !!! ÇiFTiM NERDE !!! ??? '' diye bağırır. Doktor şaşkındır ve '' Çift meselesini sen nerden biliyorsun ? '' der. Kerim'in çifti '' Bu ülkedeki bütün bu konuyla ilgilenen doktorlara başvurdum. Konuyu öğrendim. Ve her doktorda çiftimi arıyorum. '' der. Doktor biraz utanmıştır. Kerim'in çifti '' Ne yani sen dünyada bu konuyla ilgilenen tek doktorun sen olduğunumu sanıyordun ? '' der. Doktor '' Öyle sanıyordum ama meğersem değilmişim . '' der utançlı bir şekilde. Kerim'in çifti bir kağıda adını ve telefon numarasını yazar. Doktora verir. Kerim'in çifti '' Eğer buraya gelirse beni ara. '' der. Doktor kağıda bakar. Üstünde Ceyhun yazmaktadır. Doktor, Kerim'in çiftine döner ve '' Afedersiniz Ceyhun bey, ama siz nerde oturuyorunuz acaba ? '' der. Ceyhun, Doktora döner ve '' istanbul, Beykoz . Yarında döncem zaten. Ordada bi kaç doktora bakacam. Ama bu gece burda bi otelde kalacağım. '' der ve gider. Kerim dolaptan çıkar ve '' Demek çiftimin adı Ceyhun . '' der. Doktor, Kerim'e döner ve '' Bundan sonrasına beni karıştırmayın. Sahil yolunda tüfek müfek satan bi herif var. Ona git. Balonlara ateş ediyo. '' der. Kerim '' Tam sahil derken neresini kast ettiniz ? '' der. Doktor '' Bu sahil değil. Burdan minibüsle gidersin. Viranşehir de, indikten sonra aşağı in. Denizi görürsün zaten. '' der. Kerim arabaya atlar, bu iş nekadar çabuk biterse onun için okadar iyidir. Sora sora Viranşehir'e varır. Sahil boyuca yürürde yürür. Sonunda sahilde 40'lı yaşlarda kovboy şapkası takmış, elinde tüfekle balonlara vuran adamı bulur.
bölüm 7
Kerim, adama yaklaşır ve '' Tüfekler nekadar abi ? '' diye sorar. Adam, Kerim'in suratına bakar ve '' Satılık değil, 5 lira veriyosun, balon vuruyosun. '' der. Kerim '' Bu yakınlarda tabanca ve benzeri ürün satan bir yer biliyomusun abi, özellikle sen nerden aldın ? '' der. Adam '' Yukarda bir yerde satılıyor, ama ruhsat lazım. '' der. Kerim '' Merak etme, ruhsatsızda satarlar. '' der. Adam hak verir ve tarif eder. Fakat hırsız bütün parasını çaldığı için tek kuruşu yoktur. Kerim yerdeki bozuk 4 lirayı görünce bir cinlik düşünür. Parayı alır ve '' Ben 4 lira versem, vurmama izin varmı? '' der. Adam müsade eder. Parayı alır ve tüfeği Kerim'e verir. Kerim'in amacı tüfeği alıp kaçmaktır. Fakat işler yolunda gitmemiştir. Çünkü tüfek sandığından daha ağırdır. Ancak bunu bir avanntaja çevirip adam arkasını dönmüşken silahın arkasını adama pat diye vurur. Adamın yere yığıldığını gören millete Kerim '' Başına güneş geçti '' deyip kaçmaya başlar. Ve arabaya atladığı gibi doktoru arar ve Ceyhun'nun telefonunu ister. Sonra Ceyhun'u arar ve '' Ceyhun nerdesin ? '' der. Ceyhun '' Şehir dışındayıkm sen kimsin ? '' der. Kerim '' Ceyhun seninle acil bir şey görüşmem lazım, kaldığın otelin adını ver . Bende Mersin'deyim.'' der. Ceyhun kaldığı otelin adını söyler. Ardından sen kimsin demesine fırsatkalmadan telefondan patpat sesler gelir. Çünkü Kerim'in elleri yokolmuştur ve ayaklarıyla sürmeye başlamıştır arabayı.
bölüm 8
Elleri geri geldiğinde ise çok geçtir. Bir bakkalın içine dalar arabayla. Hemen arabadan iner. Hava yastıkları ona bişey olmasını engellemiştir. Burnu bile kanamamıştır. Hemen koşmaya başlar. Otele yaklaşmıştır. Hava ise kararmaya başlamıştır. Sokak lambaları yanmıştır bile. Ama otele girdiğinde oda almadan diğer odaların kapısını çalamayacağını öğrenir. Cebindede parası olmadığı için yan taraftaki bir parka gider. Bir bank bulur ve '' Bu geceyi burda geçireceğiz herhalde. '' der içinden. O sırada Hasan hırsızı polis teslim etmiştir bile. Cüzdanıda aldığı gibi midye yemeye gider. Ardından Hasan tuhaf birşeyler hissetmeye başlar. Dün gördükleri kız. Napıp edip onun adını öğrenmesi gerektiğini düşünür. Ve kızın dükkanının yolunu tutar. Dükkanı ise annesi kıza emanet etmişir. Bir arkadaşıyla dükkana bakmaktadır. Dükkanları ise aktardır. Kızın adı Ebru, arkadaşının adı ise Pınar'dır. Aslında o ikisi ilk okul arkadaşlarıdır, ve çok iyi arkadaşlardır. Böyle zamanlarda hazır havada karardığı için birbirlerine korku hikayeleri anlatırlar. O gün ise sıra Pınar'dadır. internette bulduğu korku hikayelerini anlatıyordur. Ama işler cinlere gelince Ebru korkmaya başlar. Çünkü cinlere karşı bir korkusu vardır. Bunu bile bile Pınar anlatmaktadır hikayeyi. Ebru böyle durumlarda bıçakla eline aldığı bir tahtayı kesmektedir. Pınar hikayeyi bitirdiğinde ağzından korkutucu sesler çıkarmaktadır. Ebru ayağa kalkar ve '' Artık eskisi kadar kormuyorum. '' demesiyle içeri Hasan dalar. Ebru o anki korkuyla bıçağı Hasan'nın boğazına saplar. Hasan'nın yüzündeki gülen ifade birden ağlamaklı olur ve yere pat diye düşer. Bunu gören Ebru ve Pınar ise donmuştur korkudan.
bölüm 9
Hasan'ı napıcaklardı. Oturup milletin bu manzarayı görmesine izin veremezlerdi. Balıkçıdan siyah büyük bir poşet alıp Hasan'ı da içine attılar. Ebru babasının eski arabasına girer hemen. Pınar'da Hasan'ı bagaja koyar. Ve birlikte ilerlemeye devam ederler. Amaçları ceseti Toroslara atmaktır. Veya bırakmak. Bu işten nekadar çabuk kurtulurlarsa okadar iyidir.
O sırada Kerim'in telefonu çalar. Arayan Hasan'nın annesidir.
Hasan'ın annesi : Alo Kerim
Kerim : Efendim Fatma teyze
Hasan's mother : Kerim Hasan nerde ?
Kerim : Şey ...... ( Kerim Mersin'de olduğu için biraz tereddüt eder. )
Hasan mutter : Kerim !! Hasan'a bişey mi oldu ?
Kerim : Bu sonuca nereden vardınız ?
Madre di Hasan : Telefonla 2 saattir arıyorum. Açmıyor. Sende ben arayınca biraz panik oldun.
Kerim : Yok telefonunu buraya bırakmıştıda o biraz daha yüzecekti.
Hasan anyja : Sen neden açmıyosun evladım ? Beni panik ediyosun.
Kerim : Sessizdeymiş Fatma teyze.
Mama lui Hasan : Tamam evladım, size iyi tatiller.
Kerim : Saolasın Fatma teyze.
Der ve ikiside telefonu kapatırlar.
Ebru ve Pınar halen yoldadırlar. Hava artık iyice kararmıştır. Saat tam gece 12'de ise ormanlık bir alan bulmuşlardır. Burası uygun diyip arabadan inerler. Bagajdan Hasan'ı da çıkartırlar. Ve kimse görmesin diye sürüklüye sürüklüye ormanın içine girerler. Ebru halen şoktadır. Ebru küreyi, Pınar ise Hasan'ı taşımaktadır. Birden ormanın içinde bir ses duyarlar. Bu ses son derece korkutucu bir sestir. Ağlayan bir adamın sesidir bu. Ama sesi çok titrektir. Ebru daha fazla dayanamaz ve yere yıkılır.
bölüm 10
Pınar'da artık korkmaya başlamıştır. Ve görmüştür. Sesin geldiği yeri görmüştür. Ses bir sarhoştan gelmektedir. Çalıların arasında ağlamaktadır. Pınar sarhoşa yaklaşır. '' Nasılsın dayı ? '' diye bağırır. Adam kafasını çevirir. 45'li yaşlarda, dişleri çürük, yüzü buruş buruş, bıyıklı ve ağlayan bir adamla karşılaşır. Pınar sarhoşa neden ağladığını sorar. Sarhoş '' Karım beni eve almıyo, boşıyacakmış beni !! Çocuklarımıda göstermiyecekmiş !! '' der. Pınar sorar '' Neden boşıyacakmış ? '' . Sarhoş '' içip içip ormana ceset gömmeye gelen gençleri geceleri korkuttuğum için. '' demiş. Pınar bu adamdan zarar çıkmayacağını anlamış ve küreğe sarılmış. toprağı kazmaya başlamış. Kaz babam kaz. Kaz anam kaz. O sırada Kerim bankta uyuya kalmış bile. Saat gece 2'yi gösteriyormuş. Ceyhun balkona çıkmış. Sonra aklına bu saatte yürümek gelmiş. Ceyhun çoğunlukla geceleri arkadaşlarıyla dolaşmayı severmiş. Alışkanlık olduğu için bu sefer tek bir yürüyeyim demiş. Ve inmiş otelden aşağıya. Tabi silahınıda almış yanına, ne olur ne olmaz. Parka girmiş ve gece olduğu için görmeden Kerim'in yattığı banka oturmuş. Hadi sadece Kerim'in yattığı banka otursa iyi, tamda Kerimin kafasına oturmuş. Kerim'in '' LAN !! '' diye bağırmasını duyan Ceyhun, birden yerinden fırlar ve '' Noluyo !!! Yürü git evsiz şey seni !! '' diye bağırır. Fakat Ceyhun yere düşer. Ve ışık tamda Ceyhun'nun suratına yansır. Bu yüzden Ceyhun Kerim'in yüzünü göremez. Ama Kerim, Ceyhun'u görür. Ve ağzı açık, hem uyku sersemliği, hemde şaşkınlıkla Ceyhun'a bakar. Kerim'in eli tüfeğe doğru gider. Bunu gören Ceyhun ise korkudan zamk gibi yapışmştır yere.
bölüm 11
Kerim eliyle tüfeği alır. Ayağa kalkar ve Ceyhun'a doğru doğrultur. Ceyhun ayağa kalkmaya çalışsada tekrar düşer. Çünkü bacaklarından biri yokolmuştur. Ve tek ayakla giderken yere düşer. Artık başka çaresi olmadığını düşünür. Umudunu yitirmiştir. Artık kazananın Kerim olduğunu düşünmektedirki, silah yere pat diye düşer. Çünkü Kerim'in yine elleri yokolmuştur. Derken Ceyhun'un bacağı geri gelir ve kaçmaya başlar. Kerim'de kovalamaya. Saat gece 3:30 , o sırada Pınar çukuru kazmış, içine Hasan'ı atmış, toprağı doldurmuştur. Ebru yavaş yavaş ayılır. Pınar, Ebru'nun koluna girer ve götürmeye başlar ordan. Ebru, Pınar'a bakar ve '' Noluyo Pınar ? Nerdeyiz ? '' der uyku sersemi bir şekilde. Pınar '' Ceset işini ben hallettim. Sen merak etme . '' der titrek bir sesle. Ebru'nun gözleri birden fal taşı gibi açılır ve bağırır '' KATiLiZ BiZ !!! KATiLiZ DiMi !! BiZ ÖLDÜRDÜK !!!! '' diye bağırır. Pınar, Ebru'nun ağzını kapatır. Pınar sessizce '' Eğer bunu başkaları duyarsa, başımız büyük bir belaya girer !!! O yüzden çeneni kapalı tut !! Adamı asıl öldüren sensin !!! '' der. O sırada Ebru'nun ailesi polislere haber vermiştir. Sonuçta dükkanı akşam kızlarına emanet etmişlerdir, saat gece 3:30 olmuştur halen kızdan haber yoktur. Bütün Alanya sokakları aranmaktadır. Yoldaki herkez sorguya çekilmektedir. Etraftakiler ise sonkez oraya şişko bir adamın girdiğini gördüklerini söylemektedirler. Bu ise aileyi daha tedirgin etmektedir. Fakat aile nerden bilsin asıl kurban o şişko adam.
bölüm 12
Saat 5'dir. Erdemli sokaklarında büyük kovalamaca sürüyordur. Ceyhun sonunda otogara gelir. Otobüslerden birinin içine karışır. Kerim eliyle ararken hareket halindeki bir otobüsten Ceyhun'u el sallarken görür. Otobüsün üstünde ise Düzce/Akçakoca yazmaktadır. Kerim artık Düzce'ye gitmek zorundadır. Tabii çok yorgundur. Bütün gece kovalamaç oynamıştır. Yerde para aramaya başlamıştır. Ama şansı herzaman yardım etmez. Mecburen bir taksiye biner. Taksici Alanya kelimesini duyunca gözleri parlar. iyi para kazanacağını sanar garibim. Tabii Alanya'ya gelince Kerim kaçar. Taksici kovalamaya fırsat kalmadan Kerim gözden kaybolmuştur bile. Pansiyonun yolunu tutar derhal.
Güneş yeni yeni doğmaya başlarken Pınar ve Ebru geri dönmektedirler Alanya'ya. Ebru halen şoktadır. Yaptıklarına inanamamaktadır. Halen Alanyaya dönememişler ormanın içinden arabayı sürmekedirler. Araba işlerini fazla bilmedikleri için gazın bittiğinin farkında değillerdir. Fakat gaz bitmiştir, ve araba durur. Yorgunluktan ikiside uyuya kalır, ve arabayı daha sonra halletmek babında uyurlar. Saat öğlen 2 olmuştur. Kerim yataktan uyanır. Hasan'a ulaşmaya çalışır. Fakat telefonda asanla birlikte gömüldüğü için müzik sesi yer altından çalmaktadır. O sıralarda ormanın o bölümünde bir jandarma dolaşmaktadır. yer altından çıkan müziği duyar. Ajdar'dan çikita muz çalmaktadır. Jandarma üst üste konulan toprakları ve tazeliği görerek, oraya bir şey gömüldüğünü anlar. Hatta daha yeni olduğunuda anlar. Yandaki kürekte yeterince iyi bir delildir. Kazmaya başlar. Derken beyaz pofuduk bir yaztık görür. Yastığı çekip çıkarmaya çalışırken, zorlanır. Biraz daha açar, ve görürki bu yastık değil, Hasan'ın omzudur. Jandarma bi çığlık patlatır ve arkadaşlarına, ordanda polise haber verir.
Kerim, pansiyon sahibinin yanına gelir. Ve borç para ister. Beklediği cevap gelmeyince biraz dolaşmaya çıkar. Derken aktarın önündeki saksının altındaki cüzdanı görür. Bu onun cüzdanıdır. Hemen kapar. Bakar içinde kimliği ve paraları duruyordur. Kartlarıda duruyordur. Hemen akşam için bir otobüs bileti alır. Zaman geldiğinde otobüse biner. Otobüsn televizyonuna testere filmi konulur. Bu filmi izlerken Kerim dahada cesaretlenir.
bölüm 13
Düzce'nin Akçakoca ilçesine geldiğinde sabah saat 10'dur. Gözlerini açar Kerim. Ama bir sorun vardır. Koskoca ilçede Ceyhun'u nasıl bulacaktır. Belkide başka ilçelere kaçmıştır. Ceyhun burdaysa bile nerde kalıyordur ?
Ceyhun gözlerini bir karyolada açmıştır. Salondaki televizyonu açar biraz kafa dağıtmak için. Birden içeri yaşlı güler yüzlü bir kadın girer. Bu kadın Ceyhun'un teyzesidir. Ceyhun'un anne tarafı Düzce'li olduğundan Teyzeside bu evde yaşamaktadır. Evlerinin salon penceresinden deniz görülebilmektedir. Ama Ceyhun yinede rahat değildir. Çünkü kaç kaç nereye kadar. Elinde sonunda Kerim'le karşılaşıp onu öldürmesi lazımdır. Eniştesi bir avukattır. Bundan dolayı hep tabancayla gezinir. Birden aklına eniştesinin tabancasını almak gelir. Bu çok akıllıca bir fikirdir. Teyzesi Ceyhun'u kahvaltıya davet eder. Ceyhun ayağa kalmasıyla birlikte yere düşer. Çünkü ayağı yoktur yerinde. Geri gelince hemen kahvaltıya koşar. Kahvaltıdan sonra gizlice eniştesinin tabancasını alıp bahçeye iner. Kerim'de acaba Düzce'demidir diye düşünür. Sonra aklına 2 gün önceki telefon konuşması gelir. Kerim onu aramış ve hangi otelde kaldığını sormuş olduğu telefon konuşması. O nuaradan Kerim'i arar ve ;
Ceyhun : Ben Ceyhun, çiftim senmisin ?
Kerim : Evet Ceyhun !!! Şuan nerdesin ?
Ceyhun : Düzce Akçakoca'dayım. Çabuk gelde şu işi bitireyim.
Kerim : Bende oradayım. Nerdesin ?!!!
Ceyhun : Kale çok ünlüdür. Kime sorsan gösterir. Kalenin oraya gel !!! Seni bekliyorum !!!
Ama birden konuşma biter. Kerim'in cep telefonunda ''Batarya Zayıf'' yazmaktadır. Ama konuşmayı tamamladığı için şükretmektedir. Sıradaki amacı kaleyi bulmaktır.
bölüm 14
Ebru ve Pınar çoktan uyanmış hatta yola koyulmuşlardır bile. Yürüye yürüye gidiyorlardır. Ancak etrafı saran polisler yüzünden ormanın içinden gidiyorlardır. Çalıların arasından biri geliyordur. izlendiklerinin farkına varan Ebru ve Pınar hızlı hızlı koşmaya başlarlar. Onları takip eden şeyde koşmaya başlar. Ama kovalayan şey Ebru ve Pınar'dan daha hızlıdır. Birden karşılarına çıkar. Ebru ve Pınar karşılarındaki aç ve vahşi Vaşağı görünce korkudan ne yapacaklarını şaşırırlar. Kaçarlar ! Hiç koşmadıkları gibi koşarlar. Vaşak hemen arkalarındadır. Küçük dereyi geçip kayalıkların arasına saklanırlar. Ama nerden bilsinler buranın bir vaşak yuvası olduğunu. Etrafta 5-6 tane vaşak vardır. Aralarında küçük vaşaklarda vardır. Ama 3-4 tanesi büyüktür. Ve buda Ebru ve Pınar'ı parçalamak için yeterli bir rakamdır. Tam kaçarken vaşaklardan biri Pınar'ın ayağına pençe atarak tutar. Pınar yere düşer. Ebru kaçmaya devam eder. Vaşaklar Ebru'nun peşini bırakırlar. Ve Pınar bağırır. Bağırır. Sonkez Ebru'ya bağırır. Artık Pınar ses çıkaramamaktadır. Ebru ise ağlayarak koşmaktadır. Ve yürüye yürüye otoyola çıkar. Yol bomboştur. Sıcaktan başı döner ve pat diye asfalta çakılır. Pınar ise vaşakların miğdesine inmiştir çoktan.
bölüm 15
Kerim kaleye doğru gitmektedir. Sora sora yürür. Ama Ceyhun arabayla yaklaşmıştır bile. Sonunda Ceyhun kaleyi görür. Arabadan çıkar ve kaleye doğru gider. Kerim elinde tüfekle yaklaşmıştır. Kumsala iner. Ve adım adım kaleye doğru gider. Ceyhun ise kalede beklemektedir. Tam köprüden yürüyecekken Kerim, birden bir fırtına çıkar. Denizden çıkan dev dalgalar sonucu, etraftaki polisler kaledeki herkezin kaleyi terk etmeleri gerektiğini anons eder. Kerim ve Ceyhun uzaktan göz göze geldikleri halde bişey yapamazlar. Polisler etraftadır ve derhal inmeleri gerektiğini söyler. inerler yanyana yürürler. Kerim '' Nereye gideceğiz şimdi ? '' der. Ceyhun '' Gel uzakta bi ormana benzer yer var. Orda bitireyim işini. '' der. Birbirinin tıpa tıp aynısı olan iki kişi doğruca yürürler.
Ebru gözünü bir kamyonda açmıştır. Şaşkınlıkla kamyoncuya bakar. Ebru '' Nerdeyim ? Nereye gidiyoruz ? Sen kimsin ? '' der. Kamyoncu '' Adım Cezmi, Konya'dayız, Bursa'ya gidiyoruz. '' der. Ebru şaşkınlıkla '' Ben neden gidiyorum ? '' der. Cezmi '' Çünkü seni çok sevdim. Tam kardeşime layık bir kızsın. Onunla tanıştıracağım. Beğenmezsen kendin geri dönersin. '' der. Ebru '' Okadar yolu parasız pulsuz nasıl döneyim. '' der. Cezmi bıyıklarını kıvırtarak '' Bilmem artık para için bi yolunu bul. '' der. Ebru bunu demesi üzerine '' Pis sapık ! '' diyip Cezmi'nin üstüne atlar. Onu kamyndan atar ve kamyonu tek başına sürmeye başlar. Fakat kamonu kontrol etme çok zordur. Yolda yürüyen x tuner adlı şahsa çarpar. x tuner'i de öldüren Ebru şaşkınlıkla tarlalardan birinin içine dalı verir. Kamyon ise ters döner.
bölüm 16
Ebru çarpmanın etkisiyle bayılır. Ve rüya görmeye başlar. Rüyasında uyandığını görür. Etrafa bakar. Japonca yazıları görünce '' Burada nere ? '' der. Ayağa kalkar. Bir adam oraya yaklaşır. O adam onun babasıdır. Hemen eve giderler. Ama evleride Tokyo'dadır. Babasına '' Burasıda neresi buba ? '' der. Babası '' Bundan sonra burda yaşayacaz. Bizim olayımız bu dostum. Burda bi okula yazdırdım seni. Bu arada ! Sakın kamyon drifti yapma !!! '' der. Ebru ilk başda anlamaz. Hemen okula gider. Okulda Hasan'ı görür ve vurulur. O anda japonca unutulmaz şarkısı çalar. Dersini gördükden sonra yemekhaneye iner. Tam yemek yerken önüne bir adam gelir. Bu adam Maykıl Ceksın'dır.
Maykıl : Abla alırsın dimi bişey.
Ebru : Yok param yok.
Maykıl : Uydurma bea
Ebru : Burda düşündüğünden az kalacağım. Rüyam biter bitmez gidecem. Sadece etraftaki insanlar şuan beni hastaneye götürüyo olmalılar. Bende halen baygınım.
Maykıl ile okul çıkışı dolaşmaya giderler. Bir sürü kamyoncunun olduğu bir otoparka gelirler. Kamyon drifti yapıyodur herkez. Derken Hasan'ı görür. Konuşmaya başladıkları sırada çekik gözlü bir şekilde Serdar Ortaç gelir.
Serdar : Hasan benim ! Çok istiyosan drift yapalım. Kazanan Hasan uşağı alır.
Olayların bir anda gelişmesi Ebru'nun kafasını karıştırır. Ebru içinden '' Ben bunu biyerden hatırlıyom ama neyse .'' der. Birden kendini kamyonun içinde bulur. Ve yarış başlar. Elbette Serdar Ortaç, Ebru'yu yener. Ve Ebru'nun kamyonu paramparça olur. X Tuner, Ebru'ya yaklaşır ve '' Bana bir kamyon borçlusun ! '' der. Ardından Ebru'yu kendi özel kamyonuna atıp gezmeye başlarlar. Ebru halen '' Ya bu olaylar bana tanıdık geliyor. '' der. X Tuner '' Sana kamyon driftini öğretecem '' der. Derken kamyon muza basar ve ters döner. Ebru içinden çıkıncada kamyon alev almaya başlar. Ama X Tuner halen içindedir kamyonun. Ebru kurtarmaya koşar, fakat kamyon patlar.
Maykıl : Oh my god ! They killed X Tuner !!
Ebru yavaş yavaş bu '' Kamyon Drift '' rüyasından uyanmaya başlar. Ama gözünü ameliyat masasında açar. Doktorlar tekrar Ebru'yu uyutur. Ve Ebru rüyasına geri döner...
bölüm 17
Ormana gelirken polisler tarafından çevrilirler. Silahlarına el konulur. Ve artık sadece yumruk konuşacak deyip ormanın yolunu tutarlar. Az gitmişler, düz gitmişler. Bazende dümdüz gitmişler . Sonunda ormana girmişler. Derinlere girmişler. Kimsenin görmeyeceği bir yere girmişler.
ilk yumruğu Ceyhun atmış. Kerim şaşkınlıkla geri geri tökezlemiş. Az buçuk bildiği Aikido'yu denemeye kalkmış. Amacı Ceyhun'un elini tutup, evirip çevirip yere yatırmak ardından boğazına bir kaç darbeyle öldürmekmiş. Fakat işler yolunda gitmemiş. Ceyhun'un elini tutmuş. Mübarek çevrilmiyo. O sırada Ceyhun diğer eliyle Kerim'in kafasına patlatmış. Kerim başka bir hareket denemiş. Yine dayak yiyince ras gele sarhoş gibi yumruk sallamaya, tekme sallamaya başlamış. Biraz Ceyhun'a gelmiş. Ceyhun'un bacağı yokolmuş birden. Ve yere düşüvermiş. Bunu fırsat bilen Kerim, Ceyhun'un üs tüne çıkıp boğmaya kalkmış. Fakat Ceyhun'un elleri yerinde olduğu için oda Kerim'e bir yumruk atmış. Sürüklene sürüklene Kerim'in yanına gelip boğazını tutmuş. Kerim'in eli armut toplamıyo, oda yumruk atmış. Fakat onun yumruğu fazla etkili olmamış. Kerim içinden '' Hadi be ! Adam benden güçlü çıktı ! Napıp ne edip yardım alarak işini bitirmeliyim ! yakınlarda biyerde taş filanmı atsam ne yapsam ! '' diye düşünür. Gözü cam kırıklarına takılır. Yavaş yavaş eğilerek cam kırıklarından en büyüğünü alır. Ceyhun'a doğru bağırarak koşar. Onun üstüne atlar ve Cam kırığını Ceyhuna doğru savurur .
bölüm 18 (final)
Ebru için artık çok geç oluştu. Ailesi Konya'ya gelmişti. Sonunda kızlarını bulmuşlardı. Fakat hem açlık, hem susuzluk, hemde yorgunluk Ebru'nun çökmesine yol açmıştı. Okadar gündür sokaktaydı ve çok şey gelmişti başına. Sonunda Ebru'da hayata veda etti. Ailesi üzgündü. Ama yapcak bir şey yoktu. Geriye cevapsız sorular kalmıştı. Pınar neredeydi ? Hasan kimdi ? Neler olmuştu peki ? Hiç bilinmeyen bir sır olarak kaldı bu. Kayıtlara ''açlıktan öldü '' diye kaydedildi.
Kerim cam kırığını savururken Ceyhun elini tutar. Ve büker. Kerim ayağa zıplar. Kerim sağdan bir yumruk atar. Bir yumruk daha. Üçüncü yumruk. Ve bide soldan. Ceyhun neye uğradığını şaşırır. Kerim'e nasıl geliştir birden bu güç. Kerim'in birden ayakları yokolur. Ve bir kuyuya düşmeye başlar. Elleriyle tutunur kuyuya. Düşmemeye çalışır. Ceyhun kuyuya doğru gelir. Yorgun bir gülümseme atar. Ayağıyla sol elini ezer. Kerim acı çeker fakat elini çekmez. Ceyhun bi kaç kere ayağının topuğuyla ezer. Sonunda Kerim sol elini bırakır. Cebinden cam kırığını alır. Tutunacak gücü kalmayınca önce cam kırığını Ceyhun'a fırlatır, sonrada ellerini bırakır. Cam kırığı öyle sivridirki hızla geçerken Ceyhun'un boğazını çizer. Kerim kuyunun aşağısına düştüğünde kemiklerinin kırıldığını hisseder. Ve bayılır.
Ceyhun mütiş bir acı çeker. Boğazını tutar. Ama halen ordada cam kırıkları vardır. Ceyhun yere düşer. Etraf kan içinde kalmıştır. Artık yaşama şansı yoktur. Güneş doğmaya başlar yavaş yavaş. Ceyhun ise çoktan ölmüştür. Birden etrafı beyaz bir ışık kaplar. Ve bembeyaz giysili bir adam çıkıverir. Bu adam Erdemli'deki doktordur. Ceyhun'un ölüsüne bakar ve küçük bir kahkaha atar. Ellerini kuyuya doğru doğrultur. Sonra yukarı kaldırır. Kuyudanda beyaz bir ışık çıkar. Baygın bir şekilde Kerim uçarak çıkar kuyudan. Doktor, Kerim'i uyandırır. Kerim hareketsiz bir şekilde şaşkın şaşkın doktora bakar.
Doktor: Kerim sınavı sen kazandın. Belki başına çok talihsiz olaylar geldi. Belkide başkalarına o talihsiz olayları geçirttin. Ama sınavı kazandın.
Kerim: Şimdi nolacak. Yaşasam bile yarı ölü olacağım.
Doktor: Hayır Kerim ! Dünya Ceyhunla senin doğduyunuz güne geri dönecek. Ve o gün Ceyhun değil, sen doğacaksın !
Kerim: Yani Ceyhun hiç doğmamış olacak ?
Doktor: Evet. Ama küçük bir şey hariç. Ceyhun tamda bu tarihde bebek olarak doğacak. Yani Ceyhun senden 19 yıl 45 gün sonra doğacak. Oda bu gün oluyor.
Kerim: Onu tekrar öldürmeme gerek varmı ?
Doktor: Hayır. Zaten hiç bir şeyi hatırlamayacaksın.
Ve Dünya Kerim'in doğduğu güne gider. Aradan 19 yıl 32 gün geçer. Kerim hazırlıklarını yapmaktadır. Bavula çok sevdiği Türk Lokumlarını koyar. Ve bavulu kapar. Hasan'da hazırdır ve Kerim'i beklemektedir. Aileleriyle vedalaşıp otobüse binerler. Ve tatillerini doyasıya yaparlar. Tabii Hasan manita yapmıştır. Manitası ise Ebru'dur. Kerim ise tatilini iyi bir şekilde yapmaktadır. Tatile gelmelerinin 13. gününde telefonu çalar Hasan'ın ;
Hasan'ın annesi: Oğlum müjdeler olsun !
Hasan: Noldu anne ? Ne bu neşe ?
Hasan's mother: Oğlum ay ay, nefesim tükendi bi su içip öyle söliyim
Hasan: Noldu anne çatlatma adamı
Hasan mor: Oğlum müjde ablanın bir oğlu oldu !
Hasan: Ne ? Kız değilmiymiş ?
Mama lui Hasan: Yok oğlum erkek çıktı bu !
Hasan: Adı ne peki ?
Hasan anyja: Adını Ceyhun koyduk. Nasıl ?
Hasan: Güzeel !
Tatillerini bitirip eve geri dönerler. Ve böyle bitti lokum gibi hikaye. Onlar ermemişler muratlarına ama biz erdiler varsayalım.
-- SON --