tesadüfen denk geldiğiniz, ya da bir arkadaş tavsiyesi üzerine tanıştığınız herhangi bir sözlüğü, uzun zaman takip edersiniz.
ama nedense üye olmak gelmez aklınıza, yazmaktan ziyade okumayı seviyor da olabilirsiniz elbette.
zamanla bu iş rutine biner, tıpkı bir sözlük yazarı gibi, düzenli olarak sözlüğü açıp bakarsınız. hatta çoğu yazarı tanırsınız, kimin kiminle arasında bir sürtüşme, yakınlık vs var bilirsiniz. ve bu gibi şeylere varıncaya dek bildiğinizi anladığınız anda, 'oha lan yeter artık, bari ben de yazar olayım' dersiniz.
sonrası daha ilginç tabii. tıpkı, her gün önünden geçtiğiniz ama hiç içine girmediğiniz koca bir alışveriş merkezi'ne girmiş gibi. ya da haritalardan, kitaplardan araştırıp hakkında bilgi edindiğiniz bir ülkeye ilk kez gitmiş gibi... teorik bilginiz var ama pratik eksik.
mesela ben uludağ sözlük'ü, uzun zamandır yazarı olan yakın bir arkadaşım sayesinde keşfettim. nedense hiç yazar olmak gelmedi aklıma, sadece okudum okudum ve okudum.
yazar olmaya karar verdiğim gün ise, aklıma şunlar belirgin çizgilerle kazınmıştı;
-kernel amadeus ve bluevelve bir başlık açmışsa, gir ve bkz'dan oluşan bir ayar ver.
-aramaya inan, saipsiz'in gazabından korun.
-sözlüğün tanınan yazarlarından birinin nick altında muhabbet başlamışsa, senden bir öncekinin yazdığı şeye göre muhabbeti devam ettir.
-troll denen o şeyden olmak istiyorsan; 'türk-kürt, evrim-yaratılış, fb-bjk-gs, seks-sikiş-sokuş, kemalizm-şakirtizm *-laiklik-laikçilik' vb konulardan kesinlikle uzak dur, çünkü boku çıktı. daha yaratıcı şeyler bulabiliyorsan hiç durma.
bunları bildiğimi fark edince, lan ben zaten yazarmışım dedim kendi kendime. öyle işte... bu kadar, teşekkür ederim.