Sinema sanatı açsından vahim hastalıkları olan bir film. Karakter biyografisi açsından ise adamına göre değişir. Bu işlerde ideoloji, beslenilen merkez ve tarih bilgisi etkendir. Kimisini ağlatan bir replik bir başkasını küfür ettirebilir. Gandhi filmi gibi mesela.
Ancak, sinema açsından beş para etmez.
Asgari düzeyde bile bir hikaye kurulamamış filmde. Ve diyalogların hepsi havalarda.
Burası ağlatır, burası sansasyon patlatır, burada cemaate selam verelim, burada atatürkçülere su serpelim, şuraya da şöyle laf koyduk mu tamaaam !
Oldu mu?
Oldu.
Ama magazin kolajı oldu, film olmadı.
hele ki o after effects tutorial leriyle yapılmış patlama planları tüy dikmiş kolaja.
Chroma key hak getire herkesin kafasının etrafında mavi hareler var.
Niye peki?
Arri D21 gibi hantal ve oturmamış iş akışı olan bir ara kamera ile altyapısız bir post prodüksiyon ekibi bir araya gelirse böyle flash Tv canlandırmaları gibi iş çıkar.
Reji yerlerde zaten. Ortalama öğrenci filmi kurgusuyla izleyici karşına çıkmışlar.
Renkleri doymamış, keyleri yırtılmış, sesi teneke tonlarında, ha bire aks atlayıp üç boyut devamlılığını bozan ve hatalı kesmeleri yüzünden resimleri sıçrayan bir iş olmuş.
Çünkü bütün ekibin dinamiği sinema değil, ideloji ve yönetmenin canlı yayında kendi ağzıyla itiraf ettiği propaganda niyeti.
Ne demişler. Amelleriniz niyetlerinize göredir.
Niyet sinema olmayınca, ortaya da bir sinema filmi çıkmamış.
Ha, niyet siyasal ideolojilere hizmettir belki. O başka bir durum. Kimsenin kabini açıp bakamayız. Sinema dediğin iş zahiri bir iştir.
Zahiren perdede gördüğümüz film; senaryo, reji ve teknik açıdan ucuz bir iş.