evet... öncelikle bu yazıda düşüncelerimi doğru anlatabilecek miyim bilemiyorum. gerçekten anlamak isteyenler yazıyı tekrar okusunlar.
renk: insanın kendi beynindeki görüşlerde cisimleri ayırt edebilmesi için insanların kurguladığı kavram. bilimsel olarak ele alırsak her ışının bir frekansı ve dalga boyu vardır. dalga boyu değiştikçe ışığın rengi de değişir. şu an bizim bu konuyla alakamız yok.
şimdi asıl konuya girelim. benim savunduğum şey şu: aslında insanların bütün renk tonlarını birbirinden farklı görmesi. hatta renk tonu olmayabilir bile. renk kavramı insanlar için tamamen farklı olabilir.
şimdi... ben kırmızı üzerinden gidiyorum. insanların akıllarındaki "kırmızı" kavramının değişken olacağını düşünürsek doğru olan bir referans rengi almamız gerekir. buna ben "doğru kırmızı" diyorum. bir insanın beyninde oluşan kırmızı olgusu başka bir insanda "doğru mavi" olarak oluşabilir. bu şekilde kimse kimsenin yanlış görüp göremediğini anlayamaz çünkü insana doğuştan itibaren kalıp olarak renk isimleri öğretilir. "bu yeşildir" dersin karşıdakine... ama senin beyninde oluşan "yeşil" başka bir insanda yine senin beynindeki mavi olgusunu yansıtabilir.
yani insanlarda beyne bağlanan aletlerle insanın dış dünyayı nasıl gördüğünü görmediğimiz sürece bu olayı açıklayamayız. çünkü belki de biz "doğru mavi" ye "kahverengi" diyoruz... bir de şöyle düşünelim renklere ilk olarak isim veren şahıs ya renk körüyse? ya dış dünyayı bizden tamamen farklı görüyorsa?
ya ben tamamen haksızım. herkes dünyayı "doğru renk" lerle görüyor. ya da herkesin dış dünyayı görüşü birbirinden farklı.
umarım anlatabilmişimdir. anlayamayanlar ya da okumaya üşenenler lütfen "zevkler ve renkler tartışılmaz" gibisinden saçma bkz lar vermesin.
hepsini okuyanlara şimdiden teşekkür ediyorum.
edit: eksileyenin problemi renk körlüğüyse geçmiş olsun diyorum ama geçmiş olsun demekle geçmiyor o hastalık. malum doğuştan gelen bir hastalık ve tedavisi yok.