lise son sınıftayım. arka sırada uzun süre aşkından öldüğüm ve nihayet canımlı cümleler kurduğum kızla mesajlaşıyorum. bana derslerinin boş olduğunu dışarda oturduğunu ve beni çok özlediğini söylüyor. bi şevkle kalkıyorum. hocaya doğru ilerleyip midemin kötü olduğunu söyleyip lavaboya gitmek için izin istiyorum. önce yok diyor sınıfın ortasına kusmakla tehdit edince razı oluyor.
sınıftan çıkıyorum. koridorları, merdivenleri geçip müdürü atlatıp aşkımızın önündeki tüm engelleri alt etmeyi başarıyorum. bahçeye açılan son kapıdan dışarı adımımı atarken esaretin bedelinde 19 yıllık tünelden çıkmış gibi hissediyorum. gözlerim sevdiğimi arıyor. gözlerimiz orta yerde buluşuyor. ona doğru hızlı adımlarla ilerlerken "her şey yalan olsa bile en güzel aşk zor olandır" diyen bi haluk levent duyar gibi oluyorum.
mesafe iyice azalıyor. birden bana doğru uçan bir kuş gölgesi görür gibi oluyorum. hızla bana yaklaşıyor. haluk levent i susturup kuşa bakmak için döner dönmez suratımda bi karartı patlıyor. kendimi yerde buluyorum. orospu çocukları gelip toplarını alıyor ve beni yerden kaldırmadan maça devam ediyorlar.