soruyorum kendime, ne yapmalı, nasıl bir anlaşma yoluna gitmeli hayatla? veya sıyrılıp sorulardan, tüm çarpıklıkları göz altı edip stabil bir dünya varmışçasına mı yaşamalı? dengesiz bir dünyayı var eden degesizlerin, istikrarlı tutumları tüm dengeleri alaşağı ediyor. siyanür kokan sokaklarda, temiz hava solumak ne zormuş! yeni dünya özlemiyle dar dünyamızı aydınlatsın diye tutuşturulan meşale ışıtmıyor sokakları ve artıkları öldürüyor çocukları. yeni dünya, ah ne güzel bir dünya bu! kelle koltukta gezenlere adres soran kurşunların nidaları hala akılda, barışa hasret olanlar ve gözünü budağa dikenler dün gibi buldozer altında can çekişiyor.. amansız hastalıklardan değil susuzluktan ölen çocukların yasını şampanya eşliğinde kutlayan bir dünya bu! milyon dolarlar karşılığı podyuma çıkan ne çok, ne hoş, ne güzel kadınlar varmış bu yeni dünyada, sırf onlara destek için!
bileğinin hakkıyla bol sıfırlı ihalelere imza atan koca holdinglerin kurduğu vakıflar var. sadece dullar, yetimler, öksüzler ve kimsesizler için çalışan. iki kare fotoğraf sonrası sefalet.. bir oy için gece gündüz çalışan, direk sırtlarından okullara koşan, uykusuz kalıp işvereninden fırça yiyen siyasetçiler işte bunlar ancak palitikacıların ikinci yüzüyle tanışmayan yüce insanlar, bilmiyorlar hangi masada meze olduklarını.. emekçiler, balık ekmek hayaliyle günü geçiştirme telaşındayken, milyon dolar karı beğenmeyen kutsal patronların oyuncağı.. şanslı doğar doğudaki çocuk, törpülenmemiş umuduyla bir çift pabuç, yeni bir hırka, bir de yemek sonrası helva, daha ne umsundu hayattan.. ama yeni dünya güzeldir, sular çağlar, kızlar teklif eder, yüksek apartmanlar, loş ışıklar... büyükşehir - yeni dünya, bilmez ki kan kusturduğunu, yozlaştırdığını, lime lime doğradığını.. bilir de işine gelmez aslında, teyakkuz halinde olacaktır çünkü, ama nafile!
acı miktarı çokça fazla olan ama pahada çok ağır seviçlerle dengelenen bir dünya. yeni dünya güzeldi aslında, umursuz, kaygısız biraz da fütursuz.. çakır keyif, kova dibi hatta sek! sonra sex güzel şeymiş dedirten süt gibi hatunlar, pırlantalar, spor arabalar.. beş yıldızlı otellerin kral dairesi, residance, country, zekeriyaköy..
ağaların, paşaların imrentileriyse farklı, şaraba sarılıp paspal bir halde bankta uyumaya paha biçemez, makyajsız sokakta dolaşmanın hayaliyle kalkarlar, kuru fasulye yiyip suyuna ekemek banmaya paha biçilemez..
düşünce özgürlüğünü üçkuruşa yeni dünyaya peşkeş çekenler, zenginler, fakirler, dinliler, dinsizler.. yeni dünyanız size kalsın, ben el sıkışmayacağım kana bulanmış sefalet kokan vaatlerinizle..