ne kadar yaftalamaya, yaftalanmaya, ahlaka, doğruluğa, dürüstlüğe vurgu yaptığını iddia etseler de tam aksi sularda teknesini yüzdürdüklerini somut örnekleriyle gördüğüm kardeşlik.
zamanında ülker distrübütörü olan bir firmada çalıştığım dönemde gördüm ki ülker-zaman-family finans-anadolu finans v.s gibi oluşumlar gerçekten de dibine kadar birbirine bağlıdırlar ve siyasi ahlakları, ticari ahlakları hiç de iddia ettikleri gibi değildir. ülker ile çalışıyorsanız örneğin bir family finans ile, bir anadolu finans ile, keza, şimdi adını hatırlayamadığım bir bilişim firması ile çalışmak zorunda tutuluyorsunuz. tabi ki de bu ticari ilişkiler yazılı akitlere dayalı olarak yapılmamakta, perde arkasında yapılan toplantılarla dikte edilmektedir.
örneğin çalıştığım firma, ülker distrübütörleri arasında, hem ciro açısından, hem nakit durumu açısından çok kuvvetli bir durumda olmasına rağmen, distrübütörün ülker'den sipariş ettiği malların karşılığı çok rahat bir şekilde havale yoluyla, tek seferde ödenebilecek durumdayken size bu imkan verilmemekte, family finans, anadolu finans, asya finans gibi kurumlardan günlük kredi kullandırtılarak, her siparişinizde, yeşil sermayeye 250-300 milyon ( o zaman milyondu) tl gibi rakamları enjekte etmeye zorunlu tutulmaktaydınız. onlar ise büyümekte ve kazanmakta ve daha da güçlenip güçlerini birleştirmektedirler. (bkz: türkiye finans katılım bankası) . sermaye sahibi de kafa tutup işini kaybetmek istemediğinden bu pis düzene uymakta, her işlemden sonra arkadan bir küfür yollamaktaydı sadece.
1000 usd' ye malolacak bir bilgisayarı 1500-1600 usd'ye, bilmem kaç bin dolara malolacak bir server'ı iki katına, bunların bilişim firmasından almak zorunda kalındığını, ortada hiçbir sorun yokken, "sistem güncellemeleri ve bakımlarını yapacağız" diye 2-3 kişilik bir bilgisayarcı ekibin gelip 1 hafta kalıp deli gibi masraf yapıp faturasının size kesildiğini, bunca masrafın üzerine 1 yıl sonra "bu sistem istediğimiz gibi olmadı, herşeyi silbaştan bir daha yapıcaz. tabi biraz maliyetli ve bunları sadece bizim kardeş şirketimiz olan firmadan yaptırmak zorundasınız" dendiğini de ekleyin buna.
üzerine bir de çoğunuzun duyduğu, belki benim gibi bazılarınızın da somut olarak gördüğü gibi, sorgusuz sualsiz işyerinize bir motorlu adamın gelerek, zaman gazetesini bıraktığını, ay sonunda da faturasının gönderildiğini ekleyin.
ve en acısı da, bu kadar gücün altında ezilen rakip firmanın, "gizli" ibaresiyle gönderdiği bilgilerle, piyasaya yeni çıkaracağı bir ürünün ayrıntılarını ve yapacağı reklamları, lansman planlarını ülker' e bildirdiğini ekleyin. yani siz alet olmamak adına istediğiniz kadar "diğer firmayı" destekleyin. bunlar isteseler, hepimiz aynı marka bisküviyi, çikolatayı yeriz biliyor musunuz?
ve başbakanımızın bütün bunlardan bihaber olduğuna ben şahsen inanamıyorum. (burayı editledim. neme lazım, sonra gotumuze girebilir )
yaaa... şimdi yeşil sermayenin tüm krizlere rağmen neden batmadığının, aksine daha da güçlendiğinin sebeplerinden bir kaçını daha öğrendik değil mi? inanıp inanmamak vicdanlara kalmıştır.
hadi şimdi hep beraber, zaman gazetesinin duyarlı, vurucu reklamlarını, faizsiz kazanç reklamlarını, ahlaklı ticareti izleyelim.