ben bu yazıyı eski sevgilime yazdım

entry1566 galeri
    319.
  1. öyle derin yaralar açtın ki bende, bir bilsen. klişe cümleler giyindim senin yüzünden, şiirlerim çok bana aitti, artık senin sebep olduğun saçma duyguları yansıtmak istiyorlar, ben, saçma sapan her şeye ağlayabilen ben, gerektiğinde yanaklarımın ıslanmasını bir nimet bilen ben, ağlayıp, içimi döküp, rüyasız, kabussuz uykulara dalan ben, ağlayamıyorum sayende, o kadar çok ağladım ki sanırım artık ihtiyacım olduğunda bile göz yaşlarım beni bulamayacak, en sevdiğim şarkılar hep seni söylüyormuş, belki ben onları bu yüzden bu kadar seviyormuşum, bilmiyorum, sayende onları da dinleyemiyorum, bir dinlesem diyorum, belki ağlarım diyorum, ama göz yaşlarımı bile çaldığından bahsettim zaten, içimde bembeyaz bir yer vardı, verdiğin acılar yüzünden içtiğim sigaralar simsiyah yaptı oraları hep, hayır aslında sigara değil beni kirleten, şanslıyım ki buldum ne olduğunu çabucak; senin ikiyüzlülüğün, senin çekip gitmen, hem de iki kere, senin bambaşka bir insan olman, senin kirlenmiş olmandı beni de kirleten, insanlara nasıl güvenirim ben şimdi? en olmaz dediğim şeyleri oldurtan, en güvendiğim insanlardan biri, en gitmez dediğim, en bitmez dediğim sen bitmişken, kim kalıcı olacak artık hayatımda? hiçbir şey için beni suçlama, sen kendini bana sevdirdin, sen sana bu kadar güvenmemi sağladın, sen yüzüme güldün, sen elimi tuttun, sen sözler verdin, sen bitmez dedin.
    ben yine de güvenimi yitirmedim. sana olan güvenim çoktan öldü, en son onu toprağa verirken ağladım, hiç istemedim gitmesini. onu da sen öldürdün.
    ben insanlara olan güvenimi yitirmedim, sevme, sevilme, mutlu olma fikrini yitirmedim.
    eğer dünyada birazcık adalet varsa sen aynen benim yaşadıklarımı yaşayacaksın.
    seveceksin, sevilmeyeceksin.
    sevdiğin tarafından iki kere öldürüleceksin.
    “keşke” kelimesi ağzından düşmeyecek.
    çok kısa bile olsa, bir anlığına dünyanın durduğunu hissedeceksin, hayatın devam ettiğini anlayınca, keşke dursa, diyeceksin.
    odana sığamayacaksın, ağlayacak gücün bile olmayacak, ama kalkıp haykırmak, duvarları yumruklamak, pencereleri kırmak, her şeyi yırtıp atmak, herkesi boş verip, defolup gitmek isteyeceksin.
    bir boşluktan diğerine düşmek nasıl bir şey göreceksin, hissedeceksin, öyle canın yanacak ki, nefes aldığında kaburgaların patlayacakmış hissi verecek.
    aynı anda hem dünyanın en büyük nefretini, hem de en büyük sevgisini hissedeceksin.
    sonra nefret ağır basacak. kalbin parça parça olacak.
    ben hepsiyle başa çıktım, ama sen çıkamayacaksın, çünkü senin “ruhun nasırlaşmış.”
    sen bambaşka bir insan olmuşsun, bıkmışsın, usanmışsın, bencilleşmişsin, insanları üzmekte zorlanmıyorsun, bunu nasıl yapıyorsun bilmiyorum ama, bunların hepsi senin başına geldiğinde bu ruhsuzluğun yüzünden eriyip gideceksin, çünkü insanları kendinden uzaklaştırdın, sen çoktan onlara olan güvenini yitirdin, değil mi?
    şimdi tek dileğim, sen pişmanlık içinde kıvranırken, bunların hepsinden haberim olsun isterdim, bir kerecik bile olsa “keşke” dediğini duyabilmek isterdim, uzaktan bile olsa acı çeken surat ifadeni görmek isterdim.
    ben asla bencil bir insan değilim, kindar bir insan hiç değilim, ama insan dünya üzerinde en güvendiği insan tarafından iki kere hayal kırıklığına uğratıldığı zaman, en azından bu konuda zalim olma hakkını kendinde buluyor ister istemez, bu insanın vahşi tarafı olsa gerek.
    0 ...