evet, aynen bu şekilde özetleyebiliriz.
sabahı ayrı, akşamı ayrı kalabalık olan, otobüs minibüs ve dolmuş gibi bilumum toplu taşıma araçlarında, zannedersem herkesin görmeye alıştığı, kanıksanmış bir manzara.
üst üste, yan yana, alt alta, kara kucak, karga tulumba insanlar.. ve onların teknolojik uzuvları...
cep telefonlarından ve ipodlardan çıkan kıvrımlı kabloların her biri, bir başka insanın kulağına ulaşıyor, her biri, girdiği kulağa farklı şeyler fısıldayıp, o kişiyi soyutluyor, seyir halinde oturan ve dikilen gürültülü kalabalıktan.
elbette kimse kimseye karışamaz, hatta herkesin hayatına kimse karışamaz, isteyen kulağına kulaklık takar, isteyen götüne gözlük. *
ona bir şey diyen yok canım tabii. ama ne bileyim, sanki biraz tuhaf.. yani tuhaftan ziyade, saçma sapan bir ortam oluyor.
kimse kimseyi siklemiyor, kimse kimseye katlanmak istemiyor. herkeste bir 'dünya yansa yorganım yok içinde' havası, herkeste kimseye bulaşmadan ve mümkünse katiyen muhatap olamadan gideceği yere kazasız belasız varma telaşı.
tabii kucak kucağa, sarmaş dolaş muhabbet ederek gidecek değil millet ama yani.. bu manzara da çok soğuk be yahu.
hani şu meşhur 'duyarsız toplum' klişesi vardır ya, dağda koyunu ölen, lafı duyarsız topluma getirir. öyle bir hezeyana girmek niyetinde değilim kesinlikle. fakat işte bu mevzuubahis, ayrışmanın, duyarsızlaşmanın ve maalesef akabinde aynılaşmanın bir göstergesi olabilir.
bir kulaklıktan, lafı nerelere getirdik.. bilmem belki de ben kuruntu yapıyorumdur. belki de zamanla, otobüste olduğu halde, kulağında kulaklık olmayanlar da ''normal'' karşılanabilir...
-hocam şurdan bir üsküdar uzatır mısın?
l.(...)
-hocam!
l.(...)
-dayıı.. hay allah ya... pardon teyze bakar mısınız?
ll.(...)
-alla alla... şşş genç bak bi!
lll. (...)
-şurdan bir üsküdar uzatsanıza lan allahsızlaaaaaaaarrr
-...